Ne konuşacağız ki seninle?

Nasılsın, ne yapıyorsun mu diyeceksin bana?

Çünkü şimdiden soracağın tüm "Nasılsın , ne yapıyorsun?" sorularına vereceğim tek bir cevap var: "Berbatım çünkü seni seviyorum."

Kanadı hep yalandan rüzgar almış küçük bir masal perisisin sen. Uçtuğun kollar hep bıçak, kanat çırptığın her yer küle çalan yeşil. Ah canım benim, bazen bir otobüs koltuğunun cama bakan tarafına, bazen gözlerime düşüyorsun.

Bazen duygulara şemsiye açılmıyor, biliyorsun. Bazen açılıyor şemsiye. Bazen şemsiye olup açılıyorsun başımın üstüne; yok oluyor derdim, kederim.

Seni sevdiğimi söylüyorum ve gürültüden duymuyorsun sanki.

Sana, bir yağmur kadar temiz ve berraksın, diyorum. Sen dünyaya kir olarak düşüyorsun.

Gözlerinle alakalı daha önce çok betimleme yaptığımın farkındayım. Fakat bu bir ilk, bu bir ilik. Baktıkça can buluyorum. Sana bakarken güzelim ve gözlerin biraz uyuşturucu madde. Sana bıraktığım küçük notlarda hep aynı şey yazıyor.

"Beni merak etme... Bu aralar gözlerini andıran bir şeyler içiyorum."

Vadesi dolduğunda söylenecek sözlerin, kelimeler bükülüyor, kırılıyor, batıyor ve yüzmüyor sana yaptığım hiçbir gemi. Sırf sana adamak için gençliğimi, en körpe yerinden şiirler yazdım. Okumadın.

Hali vakti yerinde zamanım var, sana harcayacağım.

Ama kıymetini bilmiyor işte yağmur, havada geçirdiği sürenin. Uçtukça artmıyor çığklıkları, bağırmıyor avazı çıktığı kadar, 'seni seviyorum ulan' demiyor işte.

Düştüğünde yere parça parça olursan benim yanar canım.

Aklının almadığı kadar kirli sakalım. Biraz hayal kırıklığı biriktirdim içinde, biraz şarap.

Kırıklar senin, şarap benim. İçince daha çok yağıyorsun salonun tam ortasına ve üstüm başım hep ıslak ağlamaktan.


Şimdi yalvarırım konuşmayalım.

"Nasılsın?"

"Ne yapıyorsun?" deme.

Seni seviyorum ve hala berbatım.

Git başka çorak arazilere yağ ve sana filizlensin en sahte sevgiler.

Biraz temiz kal. Öyle daha güzelsin.

Hani yağmur gibi...