Şu an buraya ne yazarsam yazayım içimdeki bu şeyi anlatmaya yetmeyecek. Sönmüş bir ateşin geride bıraktığı sıcaklık gibi kuru bir yangına sahibim. Ama içimdeki şey de sönmüş değil. Bir devamlılık hatası gibi hayatımın ilerleyişinde kopukluk var. Bir noktada bariz şekilde hikayemin oluşturduğu kopukluk seyircilerin dikkatini çekiyor. Bu hata öyle bir hâle geliyor ki yavaş yavaş azalıyor salonum. Bir başıma bu uzun metrajlı filmi izlemek zorunda kalıyorum. Ve sıkıcı da… Bir şeyler tam olacakken klişeleşmiş bir olay örgüsü devreye giriyor. Senarist basite kaçmış da sayılmaz ama olaylar bir şekilde bağdaşmıyor. Hayallerimin ve hayatımın keşişim noktasında durup kendimi seyrediyorum. Role tam girememiş bir aktörün vasatlığı ile metot oyunculuğunu tüm hayatına yaymış bir sanatçının gelgitleri beni boğuyor. Böyle anlarda bedenim düşüncelerimden bağımsız hareket ediyor. Ellerim, kollarım, ayaklarım bir zirveye tırmanmak isterken uçurumun kenarında öylece bekliyorum. Sadece derinlere bakıyorum. Ve içimde yanan bu şey her neyse, onu düşünüyorum. Sonu gelmiyor bu eylemin.
Okuduğum her kitaptan, her filmden bir şeyler birikti içimde. Melankolimin besinlerinde bu hüzünlü sanatlar mevcut. Öyle ki her duyguyu derinlemesine hissettiren bir filmde ben tutup hüzne en yakın rolle bağ kuruyorum. Umutlu cümlelerden ziyade bir insanı intihara sürükleyecek yerlerin altlarını çiziyorum. O alıntıların içerisine hapsedilen çığlıkları dinliyorum. Kulaklarım başka şeyleri duymuyor bazen. Bazen gözlerimin, yönetmenin sinematografisini değiştirdiği de oluyor. Bulanıklık efekti eklenip sahneye bir karakterin yalnızlığı dikkatimi çekiyor. Yönetmenin emeğine haksızlık etmiş oluyorum. Sanat düşmanı olarak görür çoğu beni bu yüzden. Ama belki de onları görmem de sanatlarının birer parçalarıdır.
Her şeyin başlangıç noktasını biliyorum. Başlangıç da diyemem çünkü kendimi bildim bileli melankoliye bağımlıyım. Ama okuduğum bir kitaptan sonra ruhumun yıkımlanma işlemi devreye girdi. Kanserli bir hücre gibi çoğaldı Tutunamayanlar içimde. Onu okuduktan sonra hiçbir şey eskisi gibi olamadı. Bir zincirlenme reaksiyon başladı ve içimde büyüttüğüm her ne varsa yok oldu. Hayaller, arzular, istekler… Hepsi insan olmanın birincil sebepleriyken anlamsızlık kaosunu yaramış oldu Oğuz Atay içimde. Bu kitap yasaklanmalı acilen. Ya da bu kitaba maruz kalmış kim varsa iyi bir psikiyatrist ile görüşmeli. Hastalığın klinik formu henüz gözükmüyor olsa da ruhlarda başlayan reaksiyon elbet bir gün pik yapacak ve o saatten sonra hastayı kurtarmak da imkansız olacak. Ya da yalnızca ben abartıyorumdur.