Önce çıkıp seçse miydik aklımızdan geçeni

Sorsalar bir şehri baygın ve kimsesiz bırakacak kadar

İleri giderdik belki de

Önce kendimize bir parça efendilik

Küfretmemeye edilmiş bir yemin

Kaypakça sessiz kalmaya niyetlenmenin

Verdiği bir fayda olurdu

Hâlâ bir fırsatı varken kendimizce

Gidebilecek olmamızın verdiği huzuru

Başka ne

Başka nasıl ve kimden gelecek bir onurla bulacaktık

İçli kadınlar şarkılarla

Danslarla neşelendirecek miydi bizi

Değil bir sevgi kamçısında üç bucak aklımız

Dağılıp gidebilecekken küçük bir niyetle

Sonrası kanla savaşan yeni yetme bir çocuk elinde

Kim bilir neye dönüşüp

Neyle sınayacaktı bizi

Pusulasını cebindeki çakmaktan yapan çocuk

Kime nasıl baksa

Kimi sevse

O hakikatler diyarının gelişigüzel meyvelerine inansa

Tenindeki nefreti nasıl saklı kılacaktı

 

Bak bu kez şehre inen yağmur neyse

Açmaya sakındığım öfke odur

Bir parça dağılmışlık hissiyle başa çıkmak

Meseleydi ve inandık arkada bırakılan

Sesi bir ömür kadar cılız çıkan çingenenin yanında

Kaybettiğimiz akşamın

Sonrasında bir buğuyla geçmiş enselenirken

Yarına sayılacak birkaç ümit aranırken

Bir elin ve bir parmağın soğuk dokunuşu

Ateşle canlanan tenlerimize değince

Bir dinginlik hissi bir nebze

Bir nabız bileklerimize

Bekledik ve gelmedi gecekondular haritalarda yoktu

Tarif edilecek bir dükkân

Adı bilindik bir apartman

 

Değil bunların bir gölgesi yok içinde

Yarına susuz baktığında har

Gücün çekilip göğsünden öpüldüğünde

Varlığını bırakıp gideceğin o sunak

Mabetler üstünde bir darağacıyken yaşamak

Sessizliğine güvendiğin duvarların da

Sayıkladığı sancılar olacaktı

Kırılan kemik gibi etrafa toz akıtan

Yeniden duymanın ve ağzı lekeli birkaç adamın

Gerinip sözünden safralar ektiği

Linç edilmenin, ötelenmenin ve kahroluşun

Bir resminde onları önlüksüz ve çıplak

Dolup taşan inatlarıyla resmettiğin gelecekte

Tabutların üzerinde adına karanfiller

İtibar çelenkleri gönderilen sefiller kadar

Bilinmeyecekti sızılar

Hatırla hatırla hatırla huzurevlerinde

Çocuk parklarında hatırla

Hatırla polisevlerinde kürsülerde hatırla

Hatırla mahkemelerde kötü anılan caddelerde hatırla

Öyle değil

Öyle değil

Sayıklamak da

Öyle değil bu gidişin resmi öyle değil

Sesin adı varsa da unutuldu ve bunu çiz

Yaşadığın güne atılan çentiklerle

Sana neyi iyi ve doğru

Neyi gerçek diye verdilerse

Kimin elinden tutup itildiysen yere

Bir Tanrı gareziyle yağmalanırken için

Düşün adını kim koydu sana

 

Yanlışları bir durakta iki dudak arasında

Doğrudan savurmadıkça rahat etmeyen tetik

Alnında durup sana masallar okuyacak değil

Orayı kaçırdıysan

Aynı masalı tekrar nerede dinlersen dinle

Tıpkı aynada gördüğün o centilmen

O sevecen ruh gibi

Yokluğun zifirinde unutulacaktır

 

Hatırla bunu

En içten duygularla çiçekleri

Büyüsün diye budayan bahçıvanı

Kendi elinin makasıyla

Yontmadıkça kendini

Yetmeyecek olan suyunu

Şimdi hakikat

İşte şimdi yeniden doğrulmanın eczası

Delirmenin ve yeniden serumların

Krizlerin

Nöbetlerin ve hastalıklı inlemelerin eşiği

Açılınca perdeler

Işık vurunca gözüne

Dik dur ve özümse

Hatırlıyorum de

Bana bir günü geçerken verdikleri reçeteyi

Ağrının başladığı noktayı kavra

Orası ruhunu dünyaya bağlıyordu

Elinden tutunca başucunda kıvranan sevgiler

Gerçeği biliyor

Söylemiyordu

 

Artık hatırlayıp yüzükoyun uzandığın yerde

Rahat bir nefes al ve derinliğe dal

Kendini kendinle bırak

İnanmayı

Allah’ı bir an olsun unut

Sevgilerin

Nefretin dursun

İşte bir hikâye başlayacak oradan

Şiirin ve düşün bitimindeki boşluklarda

Küçücük

Delice bir anı olarak.