Çeneler kumlanır, hissizleşir gülmelerin özlemleri,

Jules Verne mi örüyor kader silsileni?

Adımlarının sillesinden huşu bulan taş parçaları gibiyim.

Mumla ısınan yürek,

Petekli harabenin vitrinindeki billur gülücük,

Nasırlaşan gün,

Kömürden mazinin incileri isimsizleştirir adını.

Işıksızlaşıyorsun sürtünürken ketenpereci duyguların melez hippokampusunda. 

Yalpalanan zihin pırıltıları süzse göz çukurundaki yaşanmışlıklarının ziynetlerini,

Emzirir alem ulaksız misafirinin dilindeki mana bohçasının esrikliğini.

Gülüşünün dingin promili dindirir varoluşumun sancılarını.

Ey şımarık çölün gözlerine çakan yeşil şimşek,

Kaç siklet yükselmeliyim inatla,

Yer edinebilmem için hayatının bir lahza anında.

Ey yeryüzümün şehrini besleyen yünlü kavalcı!

Vur ezgilerini ruhuma masalla,

Ben kapılırım kavalına imanla.

Yazsa da kitapta

Herkes öldürür sevdiğini,

Sen sev de,

Ölmek benim ödülüm olsun.