Hayat, Zeytin yemektir 


Hayat diyip de

Yanına da afilli bir virgül koyup

Edemeyeceğiniz laf yoktur.

Hayat,

      Zeytin yemektir 

Bile denilebilir.

Zeytin’i nasıl yersiniz mesela?

Tek seferde, 

          güçlü

                hınçla belki

Saplar mısınız Zeytin’in ciğerine

Kendisinden utanır Zeytin o halde

Kalmaz geriye Zeytin diye

Yoksa

Sakince, 

       yanından çekirdeğinin

İnce bir hamle ile

Saplar mısınız o leziz ete

Misal,

Kaç kere yapamazsanız

Zeytin’i suçlamaya,

Çatallamalarınız hızlanmaya

Son bir öfkeyle 

Zeytin’i kasesinden fırlatmaya?

Veya

Ağzınız çok yanmıştır da 

Çatalın, 

çatallığını sorgulayıp 

Zeytini suçlamayıp

Çatalı kaşık gibi kullanıp

Altına girmişsinizdir,

Şaşırtıp Zeytin’i.

İncitmeden, yaralamadan

O güzel, siyah, çekirdekli dünyaya

Hızlı bir ölüm bahşetmişsinizdir

Köpek dişlerinizle


Canım Zeytin çekiyor

Ben Zeytin’le savaşamam

Yavaşça, hissedip de çekirdeğini

Çekirdekliğine saygılı biçimde

Yanından, narince

Saplarım çatalımı


Ne yazık ki 

Çok mahir değilimdir

Bir kuralım da olmamasına karşın

çok değil,

        iki kerecik,

Zeytin bana gelmek istemezse 

Kaşık gibi davranıp 

Öyle kandırmayı denerim

Kanması kolaydır o zaman 


Ama elinizi kaldırıp da

Ağzınıza götürene kadar 

Çok titiz davranmanız gerekir 

Zeytin, kaşığa kanmıştır çünkü

Olacak iş değil ya

Çatalın üzerinde kaşıkta durur gibi

Kolay bir zeytinmiş gibi

Gözükmekten nefret eder

Atar hemen kendini aşağıya

Ne kendisi, 

          Zeytin’dir artık

Ne siz,

      kaşık veya çatal