hayat farklılıklardan ibaret. ortada duran bir şeyi kimse aynı görmüyor. hepimizin bir odası, o odanın da bir penceresi var. hepimizin manzarası, gördüğü ve görmek istediği şeyler farklı. bazı odalar rengarenk iken bazı odalar geceden bile daha kara. bazıları doğdukları odaya ait hissetmiyorlar kendilerini. bazıları içinse en büyük ceza bu odalar. her oda ne kadar farklıysa baktığı manzaralar da o kadar farklı. bütün pencerelerin aynı manzaraya bakması imkansızdan daha imkansız. sen dışarıya baktığında ne görüyorsan, sana ait. başkası dışarıya baktığında ne görüyorsa da ona ait. insanların kavrayamadığı şeylerin başında farklılıklar geliyor. istiyorlar ki her oda aynı olsun. her oda aynı manzaraya baksın. kimse değişik duygular içine girmesin. sosyal medyada bile bizim sevmediğimiz bir şeyi yapan, üreten, paylaşan insanlara lanet yağdırıyoruz. onu erkek olmasına rağmen pembe kazak giydi diye yuhalıyoruz, bir başkasını k-pop dinliyor diye. hiç dönüp kendimize sormuyoruz, "bunu söylemek benim haddime mi?" diye. sanki herkesin hayatı açıkta bir peynir standı da kim ne koparabilir herkes onun derdinde. üniversite tercihlerini yaparken bile güya akrabamız olan, aynı kanı taşıdığımız insanlar hayatı bize zehir etmedi mi? o kadar çok kişi tanıyorum ki, "elalem ne der?" korkusuyla yaşayan (yaşadığını sanan). farklıyız ve hayat böyle oldukça güzel. başkasının yöneldiği cinsiyet, seçtiği meslek, okul, hobi bizi hiç ilgilendirmiyor. herkes mutlu olduğu şeyin peşinde koşmak ister. insanların yollarına engel olmaya gerek var mı?