Çok yanlış kararlar alıyorum. Kararlarımın çoğu yanlış oluyor. Vazgeçmiyorum, yeniden yanlış kararlar alıyorum. İnsanların fikirlerini, tavsiyelerini canıgönülden dinliyorum elbette. Her birine saygı gösteriyor, her söylediklerini tartıyorum kafamda. Fakat bildiğim bir şey var. Başkalarının doğrularıyla yaptığım veya yapmadığım şeyler yanlış olursa, bunun adı pişmanlık olacaktır. Oysa pişmanlığa yer yok hayatımda. Ben tek bir yaşam hakkı olan zavallı basit bir varlığım. Hepimiz öyleyiz. Pişman olmaya vaktimiz yok bu hayatta. İşte tam da bu yüzdendir ki kendi kararlarımla yanlışlar yapmayı tercih ediyorum. Kendime kızıyor, kendi hatalarımın sonuçlarına katlanıyorum. Başkalarının değil. Hayatımın kontrolünü kendim sağlamak derdindeyim. Doğru veya yanlış hiç fark etmez. Benim hayatım, benim kararlarım ve benim hatalarım. Yalnızca benim. Tabii ki bana da mantıklı gelen fikirleri elimin tersiyle itmiyorum. Hatta uyguluyorum da. Fakat sadece bu kadar. Çünkü fazlası pişmanlığa davetiye çıkarmak oluyor. Yaşadığım hiçbir şeyden asla pişman değilim. Olamam da. Çünkü hepsi bana bir şeyler kattı. Olgunlaştırdı ve geliştirdi. Boşa zaman harcadığımı düşündüğüm insanlar da var elbette. Fakat hepsinden farklı dersler çıkardım ve önümdeki günlerde tüm bu derslere göre hareket ettim. Üzülüp, ağlayıp dövünmenin bir faydasını görmedim hiç. Fakat çıkardığım derslerden çok fayda gördüm. Karşımdakileri suçlamayı bırakıp yoluma devam etmeyi öğrendim. “O insan da bu kadardı işte.” Onu orada bıraktım ve devam ettim. Çünkü devam etmeliyim. Pişman olamayacak kadar az vakti olan bir varlığın geçmişe ve geçmişte yaşadıklarına takılıp kalması kendine yapabileceği en büyük kötülüktür bence. Her zaman daha iyisi, daha güzeli olacaktır. Çünkü dünya, her zaman her şeyin bir öncekinden daha iyi daha üstün olabileceği onlarca insan ve günlerle doludur. Günlerini dolu dolu yaşa ve arkana bakma. Yalnızca hayatı yaşa.