Anlatamamanın sıkıntısı mı seni zehir eden, hayır, bir başkasının günah dolu yolculuğu mu geceler boyunca üstüne sinen bu bulanık sis, hayır, seni yere çökerten göğe çıkartan sonra her şeyini yeniden alaşağı eden bir daha onarılamayacak bir yaşamı taşıman sırtında. Kayıp gitmiş tüm arzu ve hırslardan uzak, yeni bir cenneti, her şeyden herkesten uzak solunacak bir havayı büyütüyorsun içinde özlemle. Birinin ya da bir şeyin etrafında dönmüyor düşüncelerin, seni taşıyor, yalnız sana ulaşıyor. Yalnızlığınla alabiliyorsun sadece hayatı içine ve o kadar dünya. Bir başka varlığa, onun hezeyanlarına çarpmadığı ölçüde rahat, dingin ve yaşanılası zihnin. Çıkar kendini bu oradan oraya sürüklenen hayatlardan, buraya ait değilsin, hiçbir yere de. Kendini kendi oluşunu kucakla tüm bu karmaşadan uzakta. Yapamıyorsun, yalpalıyorsun, düşmek üzeresin, tüm bu yaşam uğraşlarının arasında. Senin kavgan buraya yazılı değil. Oyalanmaktan, kaçıştan başka bir şey değil bu ne aradığını bilmez ama yine de arayan bakışların. Anlaşılmak senin tutkun, yazdığın bir kaderdi kendine, şimdi, bunca yolu getirdiğin zaman zaman alevlenen ama hep geride tiz bir çığlık gibi duran bu inancın, senin yaratığın, tüm her şey kabullenilerek geride bırakılmalı, yıkılmalı. Güneşin battığı, doğduğu, ısıttığı, soğuttuğu hiçbir toprakta barınamamaya yazılı yeni ve eskisinden daha gerçek bir inanç yazılmalı. İnsan geride bıraktıklarına mı üzülür, yoksa onu sarsan her düşünüşünde tüylerini ürperten geride kalanlarla beraber yitip giden benliği midir? Hasretle ve kederle geriye bakar insan, seyrettiği yalnız kendisidir, artık olmayacak, yitirilmiş parçasıdır. Eksilerek, hiçbir anda bir daha çoğalamayarak, yürür yolunu. Boşluğu kendi eksikliğinde aramaz, yolu kendini yitirme olarak görmez, yanılır, bir başkasını çeker tut ki o boşluğu onarsın diye, bir yerde birini belki bulursa, tamamlandı sanır, hep yanılır, aramayı ve hep daha da kaybetmeyi gücü kaldırmaz, bir an önce atılmak, teslim olmak, bu sonu gelmez kaybedişten kendini çekip çıkarmak ister ve huzursuz hep bir yanlış varmışçasına yaşamayı yeğ tutar. İşte bu bizim acıyla ve kanla yazılmış insanlığımız. Seslenir durmadan karşılık bulmak için, yankılarını anlamaz, gider birine bir şeye benzetir, yenilgiye kucak açar. Ne zülüm, hep aynı yerde bekleyene ne acı yankısını tanıyabilene.