Yazmaya başlamadan kendimi nasıl tanımlayacağımı düşündüm biraz.


Açıkçası, tam olarak bulamadım.


Ben kendimi bildim bileli varoluşsal sancılar çeken bir insanım. Bu yüzden de kendimi hiçbir yere ait hissedemedim. Tahmin edersiniz ki sürekli arayıştayım. Her an!

Ama biliyor musunuz? İnsan, sancılarına kulak verdiğinde hiç farkında olmadığı özellikleri dışa vurabiliyor, mucize gibi. 


Bize uygun olup olmadığını bilmeden küçük yaşta bir meslek seçiyoruz. İte kaka da okuyoruz ama cidden olmamız gereken yer orası mı?


İşte ben, en büyük sancımı o ikilemde çektim. O anda karar verdim. Kulağımı kapayıp baştan başlayacak ve hayalimdeki mesleği yapacaktım.


Bu kararı aldığımda üniversiteyi bitirmeye yakındım. Psikoloji okuyacaktım, kararlıydım ve tekrar başlamaktan korkmuyordum. Varoluşsal sancılarını çözmeye kalkan her insan, psikoloji ya da felsefenin kıyısından yürümeyi dener.


Ben yürümeyi değil,

direkt atlamayı seçtim. 


Kendi sorunlarımı kendim çözecektim. Hem kendi hayatıma hem de ileride ihtiyacı olanların hayatına dokunabilecektim. Bu karar zamanı elbette zordu. Bir yanda duyanların şaşkınlığı diğer yanda destekleyenlerin eli...


Kendimi sıkışmış hissederken çizim yapmaya başladım. Saatlerce, günlerce. Kilitleniyordum, her şeyi unutuyordum. O çizimleri görseniz ruh halimi anlamanız daha kolay olurdu:

Simsiyah ve çığlık atan karalamalar...

Kendini keşfetmeye çıkılan o ışıksız, işaretsiz uzun yol...


Bu aralar o yolda biraz yorgunum.


Yaşım ilerlerken hem hala öğrenci olmak hem de zar zor kazanç elde etmeye çalışmak, hele ki bu ülke simülasyonunda, biraz stres topu yaptı beni. O yüzden kendi içimi yansıtan karalamaları bir kenara bırakıp sanat motivasyonumu renkli ve eğlenceli dijital çizimlere dönüştürmeye karar verdim. Belki sizin kahkaha dolu resimleriniz bana yeniden ihtiyacım olan o pırıltıyı verecektir, kim bilir? Birbirimizin hayatına dokunalım.


Unutmayın:

Siz ya da ben fark etmez, günün sonunda hepimiz hikayelerimizden ibaretiz.


• Yazar: Beste (@psychediaryy)

• sokakrobotu.art