Bir insan hayatının değeri ne kadardır? Yaşamanın değeri. Hayatta kalmanın. Nefes almanın.


Sen mesela, ölmek ister miydin? Hayatından vazgeçip tüm hayallerini, ideallerini, geleceğini bırakıp ölmek ister miydin? Kim ölmek ister ki diye düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Sahiden kim ölmek ister ki? Hiç kimse! Hiç kimse ölmek istemez değil mi? Hiç kimse öldürülmek istemez. 


Yaşanılan hayat insana az gelir. Çünkü azdır. Ne kadar yaşarsak yaşayalım yaşayacağımız çok zamanımız var gibi gelir bize. Yarınlar için hayaller kurarız, planlar yaparız, birikimler yaparız; tüm çabalarımız yarınlar içindir aslında. Bunun için yaşamayı severiz. Gelecek zamanlarımız için yaşamayı severiz. Umut ederiz. Aslında yarın demek umut demektir bizim için. Biz umudumuz için yaşamayı severiz. Biz yaşamayı severiz. Biz yaşamayı severdik!

Ama bazen yaşatmazlar. Bazen ölüm bir anda bir başkası -bir katil- tarafından getirilir. Ve bizim yaşama hakkımızı alırlar. 


Kadın olmanın öldürülmek için geçerli bir neden gibi görüldüğü bir toplumda biz kadınlar her gün biraz daha öldürülüyoruz. Her gün katillerimiz biraz daha güçleniyor. Biraz daha kendilerini haklı görüyor, biraz daha öldürmek için neden arıyorlar. Ve bizim toplumumuz katillere o hakkı veriyor. Öldürmek için nedenler sürüyorlar önlerine. 


Nasıl mı?

Sevgilisi tarafından canice katledilen bir kadının haberini duyduklarında "sevgili olursan öyle olur" diye düşündüklerinde.


Gece sokakta yürüyüşe çıkan kadının cesedi bulundu haberinde kadının gece dışarıda olmasını sorguladıklarında.


Yemek yapmadı diye eşi tarafından öldürülen kadın cinayeti haberinde kadın için "yemek yapsaydın ölmezdin" diye düşündüklerinde.


Önce tecavüze uğrayıp ardından yakılarak öldürülen kadın cinayeti haberinde kadının giydiği mini etekten her bahsettiğinizde.


Bir kadını canice öldürdükten sonra mahkemede takım elbise giyindiği için iyi hal indirimi alan her katilde.


İnsanlığı yeniden öldürdünüz!

Kadınları yeniden öldürdünüz!


Suçlu kim? Suç, dışarıya çıkan kadında mı, yemek yapmayan kadında mı, sokakta yürüyen kadında mı yoksa etek giyen kadında mı? Yoksa katilde mi?


Suçlu kim?


Suçlu sizsiniz. Suçlu biziz. Suçlu adalet. Suçlu çocuklarını eğitemeyen aileler. Suçlu haberlerde algıyı yönlendiren katili geri planda tutup, algıyı katile değil öldürülen kadına yönlendiren medya. Suçlu o katil. Suçlu bu gidişata dur demeyen herkes. Suçlu o zihniyeti yayan herkes. Suçlu egosunu tatmin etmek, arzularını yerine getirmek için canice insan öldüren o katil. O öldürülen kadınlar dışında hepimiz suçluyuz!


Hepimizin katilisiniz. Tüm kadınların katili. Gece dışarıya çıkmaya korkan bir kadının, öldürülme ihtimalinin korkusu yüzünden kimseye güvenmeyen kadınların katilisiniz. Sokakta yürürken kim olduğu belirsiz bir katilin canı istedi diye kurban olmaktan korkup, her beş dakikada bir etrafını kontrol etmek zorunda hisseden her kadının katilisiniz. 


Biz kadınlar her gün biraz daha öldürülüyoruz. Biraz daha yok oluyoruz. Biraz daha lanet ediyoruz. Ve kimse sesimizi duymuyor. Kimse aldırmıyor.

Bizler hayatlarımızdan koptukça failler dışarıda serbestçe gezebiliyor. Bir hayatın yok olması, hayallerin yıkılması, bir insanın ölmesi, öldürülmesi...


Toplumda kadınlarla girilen bir savaş var sanki. Bu savaş durmuyor. Bu savaşa kimse engel olmuyor. Bu yüzden biz kadınlar her gün biraz daha öldürülüyoruz.

Sizler ne yapıyorsunuz biz öldürülürken?


*


Hayatınızda kadın veya erkek olmanız sadece cinsiyetinizle bağdaştırılabilir. Kadın olmakla ya da erkek olmakla gururlanıp egonuzu tatmin etmektense insanlığınızı geliştirin. İnsan olmanız cinsiyetinizden daha önemlidir.