Uyumaya çalışırken beynimi parçalar geçmişim. Oysa yorgunum ve uykum da var ama geçmişim... Tüm bu bedbahtım... Keşkelerim... Belkilerim... Dökeceğim tüm gözyaşlarını, önceden harcadım. Kuru bir mutsuzluk, umutsuzluk var gözlerimde. Ve boynumdan sırtıma yayılan bir acı. Yer çekimi kuvvetini arttırıyor. Artık kendimi taşıyamıyorum. Hayır, tükenmişlik değil bu. Ben çok zaman önce tükendim. Bu başka bir şey. Ne ölüyüm ne diriyim ne de araftayım... İnsan icadı zaman, üzerimden geçiyor. Taş dolu kamyonlar gibi, arabalı vapurlar gibi...
Nereden geldim, bilmiyorum.
Nereye gidiyorum, bilmiyorum.
Neyim bilmiyorum.
Niye varım bilmiyorum.
Neden yaşamak için mücadele etmek zorundayım bilmiyorum.
Neden hâlen mücadele ediyorum bilmiyorum.
Birkaç bok haricinde, hiçbir boku bilmiyorum.
İnsanlar renklerine aldanıyor sadece.
Oysa ben de kandırılmak istemez miydim?
Ama bazı adımlar bir kez atılınca geri dönmek yaşamaktan da zordur.
Çok yoruldum, evet, biliyorum, bunu defalarca kez dile getirdim.
Senelerdir yorgunum. Artık bu yükü taşıyamıyorum.
Nereden geldiğimi bilmiyorum fakat nereye gideceğim hakkında birkaç fikir edinmeyi düşünüyorum artık.
Her sabah bu fikirle uyanıyor, her gece bu fikirle yatıyorum.
Aklımda sadece tek bir soru var...
Hızlı yaşamak mı? Hızlı ölmek mi?