İnsanoğlu kendi tarihinin başlangıcından bu yana her varlığa bir anlam yüklemiştir. Anlamın da ötesinde o varlıkları kutsallaştırmıştır. "Ağaç, toprak, ay, güneş, hayvanlar..." Hayatlarını o varlıkların yoluna adamışlardır. Tapınmış, ekmek ve su bile istemişlerdir. Büyük ve şatafatlı olan her zaman bir adım önde olmuştur.


Ben hayatımda her zaman görülmeyeni görmek istedim, insanların anlam yüklemedikleri varlıkları benimsemek istedim. İşte "h" de bunlardan bir tanesi. Herkes güzel bir hayat yaşamak ister. Bu güzel hayatın içinde sağlık, aşk, mutluluk, para vs. olsun isterler. Hayatlarını bunlarla bağdaştırırlar. Ben hayatın da başlangıcı olan "h" harfini benimsemek istedim.


"H" burada sizin için basit bir örnek olabilir. Siz buna hava, su, toprak da diyebilirsiniz. Kendinizi hangisine ait hissederseniz...

İnsan, sokak lambasının yanından hava aydınken geçerken ona sadece bir lamba gözüyle bakabilir. Bence önemli olan, hava kararmadan da o sokak lambasına bir değer yükleyebilmekte. Sadece bir lamba diyerek yanından geçmemeli. Karanlık bir yoldan geçerken yanında sadece sokak lambasının olduğunu bilmeli. İçindeki korkuyu sokak lambasından çıkan o ışık ile yendiğini fark edebilmeli.


İnsan değer verdiği her kişiden, her şeyden bir karşılık almak zorunda değil. Kendisini sadece buna inandırmış durumda. Büyük aşklar, büyük duygular beslediğiniz her şey sizi ummadığınız bir zamanda yarı yolda bırakabilir. Ama küçük gördüğünüz, olmasa da olur dediğiniz her şey sizinle toprağa gelecektir. En önemlisi de bunu anlayabilmektir diye düşünüyorum.


Alfabemizde yirmi dokuz harf var. "H" çıktığı zaman geriye sadece yirmi sekiz harf mi kalmış oluyor? Unutmayın ki "her şey" de "hiçbir şey" de "h" ile başlar.