Bugün benim doğum günüm. Yani doğum günüm diye de şımarmadım ama bilesin. Normal diğer günlerden; dünden, geçen haftadan, yarından iki hafta sonraki günden bir farkı yok benim için. Pek takılmam böyle şeylere bilmezsin. Yani bilmeyi istemedin, hikayemi dinlemek, ortak 3-5 sayfa yazmak istemedin.

İlk başlarda çok ağırıma gidiyordu bu durum. Uzun bir sürede atlatamadım. Ama işte hayat dedikleri şey öyle olaylar yaşatıyor ki insana, öyle durumların için de buluyorsun ki kendini şaşırıp kalıyorsun.

Dünya üzerinde her şeyin bir nedenin olduğuna inanırım ben. Ama senin beni sevmemenin bir sebebini bulamamıştım en başlarda. Kızmıştım sana tabii, en çok da kendime. Ama dedim ya hayat işte...

Şu an yeni bir doğuş arayışındayım, doğum günümde. Tam da ses seda çıkmıyorken senden, sonsuza kadar kaçıp, unutup (alışıp) bazı şeylere en baştan başlamak doğru olan. Bu yazımla birlikte senden ayrılacağım zihnimde.

Zaten hep düşlerimde birlikteydik. Gerçekte ise en fazla birbirinin dertlerini dinleyen, yol gösterip yardımcı olmaya çalışan, birbirine kitap önerilerinde bulunan iki sıradan tanış...

Arzuladığımın sende olmadığını, istediğim şeyleri seninle birlikteyken yaşayamayacağımın biraz geç farkına vardım. Geçen geçti artık. Geçmişle efkarlanıp zaten hali hazırda pek parlak olmayan, neredeyse hiç ışık zerresinin olmadığı geleceği de büsbütün karanlıkta bırakmanın manası yok.

Son satırlar artık bunlar sana dair. Bu sefer diğerleri gibi olmayacak, geri dönmeyeceğim ardıma. Geçmişte yaşanan ve daha iyilerinin yaşanma fırsatı olan güzel, çok güzel bir anı olarak kalacaksın. Bundan sonrası ise klasik afilli ayrılış sözleri...

Umarım mutlu olursun. Senin de kavuşmak istediğin birisi vardır elbet. Umarım kavuşur ve kavuşmanın kıymetini bilirsin. Çok aklına geldiğimi sanmıyorum zaten de; yine de umarım bir daha aklının ucundan geçmem.

Şimdi vakit şiirlerdeki kızı yeniden aramaya başlama vaktidir benim için...