Kandırılmış hissediyorum…

Böyle anlaşmamıştık günle.


Bitmek bilmez bir yağmur.

Otel odasına kendimi zor attım.

Beyazların içine; bu devasa yatağın tam ortasına yanlışlıkla dikilmiş küçük bir düğme olup ;yorganla çarşaf arasına iliklendim. 

Kimse çözmedikçe de açılmam…


Saçlarım ıslak…

Ödülü sıcak duş olunca üşüyebilmek övündüğüm bir yetenek . Ama o gürültülü üfleyen edavatı kafama tutmaya hiç niyetim yok. 

Tek niyetim ilikli, sıcak ve sessiz kalmak.

Biraz da ıslak. 

İlikli düğmenin ıslak iplik saçakları 




Haddinden fazla gördü , gördüğünden fazla hissettmiş olmalı gözlerim…

Ağrıyorlar…

Nasırlaşamamış sinir uçlarım çeperi olmayan kablolar gibi açıkta ve her an yangına meğilliler.

Cızır cızır ötüyor, ıslak iplikçileri titretiyorlar…

.


Hiç sevmem otel odalarını. 


Ama otel odalarına kaçmayı severim…

Değersiz bir sanat eseri olup; içine yerleşmeyi, satın alınmış ilgiyle; ukalalığa yeltenmeyi, hizmet görüp teşekkürler etmeyi …

.



Nerden geldiği belli olmayan bir mavi ışık odada yansıyor.

Kaynağı bell; şu saçma televizyondan küçük bir kırmızı nokta hüzmesi, değdikçe gözüme sivrilip keskinleşiyor.

Tam o sırada 

Telefon titriyor 


-Hey hey …


Tarifsiz bir yabancılık, tanıdık değilim. Kelimemin iki kere çarpması bile uzak …


 Kapıyı çalma sesine eş belki bu iki hey; hey hey


—-tak

—-tak


 


-Selam la açıyorum


Gözlerim kısık iki elim yorganın dışında ve üstelik açmaya bile niyetli değilken HEY le çalan kapıyı 


O


-Nasılsın bugün ?


O olmayan


-Gözlerim ağrıyor 


O

-hımmm


O olmayan 

….


Sessizliğe yenilip 

İliklenip uyuyorum.


Rüyama saçları uzun olduğu halde; kel tepesine geçirdiği kırrmzı ışıktan bir hare , beyazlar içinde kıvrıla, kıvıra bir genç erkek düşüyor…

Düşerken önce cebindekiler dökülüyor.


HEY, HEY, HEY…


Sana hey getirdim. Bunu oku, anla ve inan. 


Artık sende bir hey müminisin….




İlikten ayrıldım… koptum bile denebilir. İlk yaptığım kalın perdeleri sıyırmak . Bir an gece devam ediyor sandım.Gri hava yeni güne yenilik getirmemiş… 

Donuk ve ağlak duruyor gökyüzü.

 Manzaram bir stadyum . Büyük bir boşluk görebilmek, stadyumum amaçlı varlığı güven veriyor. 

Bu şehri seviyorum. 

Aslında yolculuğu, amaçsız da olsa durup bakabilmeyi,

isteyince gidebilmeyi seviyorum 


Bir müzik seçiyorum.

- Hey you….