İki şiirin öyküsünden ve onları yazan şairlerin arasındaki ilişkiden söz edeceğim. Suat Derviş ve Nazım Hikmet... Suat Derviş ile Nazım Hikmet'in tanışıklığı ailelerinin arkadaş olmasından kaynaklıymış ve Suat Derviş, şiirinde Nazım'ı çıldırtacak kadar gururluymuş.

Suat Derviş'in kalemiyle yazılan Hezeyan şiirini eve gelen Nazım Hikmet bulur masanın üzerinde. Suat Derviş evde değildir, Nazım Hikmet şiiri sevince -Derviş'ten gizli- gazeteci arkadaşlarına alıp gösterir ve Alemdar gazetesinin edebiyat sayfasının başköşesinde yer alır Hezeyan, gazetenin edebiyat sayfası sorumlusu Yusuf Ziya Ortaç’ın takdim eden yazısıyla.

Nazım Hikmet elinde gazeteyle Suat Derviş'in yanına gidince öfkeyle karşılanır. Kendisini hiç ilgilendirmeyen işlere burnunu soktuğunu söylemiştir Derviş ona. Sonrasında aslında bu olaya çok sevindiğini ve gurur duyduğunu itiraf etmiştir. Kendisi için yazılmış güzel takdim yazısından da cesaret alarak ikinci yazısını, “Nasıl Çalışırlardı” adlı hikayesini götürür bizzat gazeteye ve bunun devamı gelir.

Gölgesinde adlı şiirin mürekkebinin ruhu ise Nazım'dır ve bu şiiri Suat Derviş için yazmıştır.


“Ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını;

Bir kere eğemedim bu kadının başını.

Kaç kere sürükledi gururumu ölüme

Fırtınalar yaratan benim coşkun gönlüme.

Cevapları öyle heyecansız ki onun,

Kaç kere iman ettim, hiçliğine ruhunun.

Kaç kere hissettim ki, yine bu gece gibi

Güzelliğin önünde, dolup, çarpmalı kalbi

Ne mehtabın aksine yelken açan bir sandal,

Ne de ayaklarında kırılan ince bir dal,

Onun taştan kalbini sevdaya koşturmuyor.

Bir çiçeğin önünde bir dakika durmuyor…

Dönüyoruz yine bir uzun gezintiden

Gönlümün elemini döküyorken ona ben.

O bana kendisini gülerek naklediyor,

Bilseniz mavi boncuk nasıl yaraştı diyor.

Ya bu kadın delidir, yahut ben çıldırmışım

Ben ki birçok kereler kırılmışım, kırmışım.

Ömrümde duymamıştım böyle derin bir acı

Birden onun yüzüne haykırma ihtiyacı

İçimde alev alev tutuştu yangın gibi

Bir dakika kendimin olamadım sahibi

Hiç olmazsa hıncımı böyle alırım dedim,

Yolda mağrur duran gölgesini çiğnedim.”