dalım kalmadığı için mi-

bütün bu mutsuzluğa sesimi çıkarmadan başımı eğiyorum?

bir kaburgam kalmayana kadar eğiliyorum,

öyle vursalar da biraz kemiklerim sızlıyor sadece.


hiçbir parçam kalmayana kadar eğiliyorum,

insan olmayana kadar paramparça ediyorum kendimi


bütün bu intihar bir nebze de yitip gitmekten sanırım,

tanınma korkusu, sesi duyulmayan yuhalanmalar.

her sabah uyanıyorum, gün ölü bir yılan gibi uzanıyor.


hiç gerekmeyen yaşlarda bu başıma üşüşen ağrı neden?

uzaktan bakınca sürüp giden bir sıradanlıktan başka bişey yok,

bana uyanmayı öğretin, bana konuşmayı cıvıldayan kuş gibi.

göze çarpmayan günler-

ben nasıl olduysa yaşam için kavgayı öğrenmemişim.


kozam paramparça olmasaydı,

-acı tütünleri kendimden çok sevmeseydim.

beni kendini sevdirmek için ağaçlara yanaşan kediler bile terk ediyor.


hangi hissin parmağı dokundu ki daha gencecik tenime,

bembeyaz- dokundukça kıpkırmızı olan tırnak izleri.

insan derisini kendi kendine kazır mı_

gizli alevin patırtısı, içimi çürüten patlayan lavlar.


bana yan mı baktılar?

bana kötü sözler mi söylediler?

bana ne yaptılar?


yanımdaydılar, kalktılar.

hayal meyal bunu hatırlıyorum şimdilik.

önce annem emzirdi, bir yatağın ucuna bıraktı.

sonra babam öğretmenlerimin adını unuttu.

kaç kere sınıfta kaldım.

birini sevdim, kapılar üstüme kapandı.


tabiatım çirkin, 

tabiatım mutsuz sürülen bir hayatın kız çocuğu.