Bugün, esasen böyle bir başlıkta daha evvel ne hikmetse hiç yer vermediğim birtakım kanı bozuklar güruhuna yer vereceğim:
Bunlar, ordan oraya sürüklenmekten gocunmayan, aldatılmış olmaktan gocunmayan ve -sanırım anlatacaklarıma binaen bunu azıcık da olsa hak eden- boşluğa düştüklerinde size denk gelirlerse şayet sizden hoşlandıklarını söyleyecek ve garip biçimde buna kendileri de inanıp doludizgin yavşayacak, siz bir gariplik olduğunu sezdiğinizdeyse bir biçimde tartışma yaratıp üste çıkmaya yeltenecek ama manipülatif olma becerisinden yoksun olduklarından ötürü yalnızca salak görünebilecek kimseler; umarım layığıyla anlatabilmişimdir.
Esasında her şey ilk başta bariz bir abuklukla başlar, atıyorum "Görüşürüz, ben bi'eski sevgilimle buluşacağım, ağzına sıçacağım." (yersen) tarzından "WTF!" tepkisi gerektiren abuk bir cümle kurar mesela karşındaki. Sen o arada şeye takılırsın: Ulan ben mi geri kafalı kaldım, harbiden bu normal mi... Aslında orda koolay gelsin diye sıvışmak gerekir en temizinden ama çoğumuz ya hikayenin sonunu merak ediyor -hele benim gibi dramaturjiye ilgi duyan biriyseniz- ya da bir biçimde oldu bittiye getiriliyor. Neticede içine oturmayan bir şey oluyor neticede, "Ulan..." diyorsun: "...Benim bunca zaman idealize ettiğim ilişki böyle bir şey değil, etrafımdakiler bu tıynette ucuz veya toksik değil, iyi kötü 20'li yaşlarımızda yetişkin ve düzgün insanlarız, bu tip karşıma hangi piyangodan çıktı; hayatımı böyle tiktok editi gibi bir tiple sürdürmek istediğimi sanmıyorum, oturup erdemden konuşabileceğim, ağırbaşlı, kendi halinde, donanımlı ve kibar kimselerden hoşlanıyorum..." Bu düşünceler sonunda, zaten içine başından beri sinmeyen ama sırf peşin hükümlü ve yanılıyor olmamak adına devam ettirdiğin bu duruma dair aklında tek bir şey belirir:
Bu kişilere görüşmeyelim dersin, kaba tabirle siktiri çekersin afedersin, birden o gençlerin lovebombing dediği şeye ve daha fenası "vay efendim ben bu ara şunu bunu yaşadım, dayak yedim sokakta yattım" tarzı acındırmaya maruz bırakılırsın; lakin aklı başında insan için yaşanılan iletişimin ritimsel düzenliliği çok önemlidir, bir araba düşün ki ara sokakta 120 ile gidiyor, bu er geç bir yere vuracak çünkü balık baştan kokuyor işte. İlişkide de bir gaza abanıp bir fren koyanlar aynı yolda olduğu gibi hem gereksiz korkutur hem de yakıt tüketiminin içine sıçar, çok düşünülecek bir şey yok.
Tabii böyle bir durumda sen muhtemelen insaflı biri olduğun için "neyse şimdilik yol vermeyeyim" dersin ama maruz bırakıldığın tutarsızlıklardan ötürü de pek eskisi kadar yüz vermeyip merhaba merhabaya indirgersin durumu; oysa bunu anlar anlamaz içindeki cerahati kaçınılmaz olarak kusar, önceden hiç adını bile anmadığı şeylerden ötürü aslında uyumsuz olduğunuzu hissettiğini falan söyler, bir de aşırı önemsiz bir detaymışçasına onu aldatan eski sevgilisine döndüğünden vesaire söz eder. Tabii bu seni bırak yaralamayı, şaşırtmaz bile; diyorum ya başından beri ritim bozuktu, bu araba bir yere vuracaktı.
Nitekim işin en komik yanı da şu: Ey vicdanlı dostum, sen bu işe nokta koyacakken, tekmeyi koymuş olmamak için zamana falan bıraktın; derken şimdi sanki senden ayrılınmış gibi oldu, sanki sen bir şey yaptın ve ortada bir ilişki vardı... Herkes olayları sonunda kendi haklı görüneceği biçime ayarlayıp öyle gerçekleştiriyor, çok komik.
Benim sana tavsiyem ne diye soracak olursan: Ya emniyet kemerini tak ve çarpmadan arabadan atlamak için kapı kolunu elinin altında tut, ya da bu flört adı verilen bozma, uydurma, lakayt ve gevşek yeni iletişim formundan tüm gücünle uzak dur.
Ne istediğini ve kim olduğunu bilen, kendine neyin, kimin yakıştığını kesin çizgilerle belirlemiş insan her zaman kazanır. Canımsın.