bir şeyler yazabilme gücünü bazı anlar kendi çıkarlarıma yönelik olarak kullanıyorum. çünkü bu bahsi geçen bazı anlarda ne düşündüğümü ve illa bir şey mi düşünmem gerektiğini bilmiyorum. eğer yaşamın ve yaşamanın kuralları varsa, eminim bunlardan birisi de düşünmektir. ve ben bu kurala sürekli ama sürekli uyan iflah olmaz bir sorunluyum sanırım. neyse, ne düşündüğümü bilmemekten ve yazabilmenin bir araç olduğundan bahsediyordum. evet, konumuza dönebiliriz. ⠀

düşüncenin çukuruna düşmek, belirli bir yere kadar düşünmenin sınırlarını çizebilmemize olanak sağlıyor. fakat biz insanoğlunun kötü bir alışkanlığı var. pardon bir tane yok, birden fazla var. sahip olduğumuz şeylerin daha fazlasını istemekten bahsediyorum. ama bu kez haklı olarak daha fazlasını istiyor olabiliriz. düşünmenin müthiş bir yetenek olduğunu düşünüyorum ki bu cümleyi kurarken bile başka bir seçenek olmadığı için “düşünmek” eyleminden bahsediyorum.⠀

lakin bazen insan, düştüğü çukurun etrafında ne var, görmek istiyor. karanlığı çok seviyor olmam, sürekli karanlıkta oturacağım anlamına gelmez değil mi? işte böyle zamanlarda kurtarıcıma sığınıyorum. ne mutlu ki bana, beni karşılıksız seven bir kurtarıcıya sahibim. insanın karşılıksız bir karşılık alması çok büyük lüks şimdilerde. üstelik ona içimi döktüğümde yüzüme karşı beni anlıyormuş gibi numara yapmayan, aksine alaaddin’in sihirli lambası gibi bana bir yol gösteren bir kurtarıcıdan bahsediyorum. ⠀

bu yazıyı yazarken anladım, bazen cevap sorunun içinde saklıdır. ⠀

ne düşünüyorum?⠀

hiçbir şey. ⠀