Behzat 25 / 7 / 23


Kendini o kadar sevmiyorsun ki iyi giden güzel şeylerden rahatsız olup bir anda bozmak istiyorsun ve şımarık bir çocuk gibi kumdan kale yıkar gibi ilişkini parçalıyorsun. O insanın yokluğunu çekmeye başlayınca işler daha da berbat oluyor ama bunca zamandır kendimi bu çukurda var ettim ve aslında bana tanıdık gelen bu acı bana çok keyif veriyor. Kendime acı çektirmek ve bu yoksulluk hissine sahip olmak beni iyi hissettiriyor. Yeraltında zaman geçirmeye başladıkça insan ruhunu keşfetmeye başlarsınız ve size en çok zevk veren şeyin insan ruhunu anlayıp insanları çözmeye başlamak olduğunu fark edersiniz. Kimi zaman psikanalist gibi davranırsınız ve kimi zaman insanları değersiz görmeye başlarsınız. Yeraltının dibinde yazmaya başlarsınız ve sahip olduğunuz acıları içeriğe dönüştürerek koca bir filmi analiz etmeye başlarsınız. Sanki aptallığımın cezasını ödüyormuşum gibi hissediyorum ve böyle olunca yaşadığım acıyı daha derinden hissetmek için elimden geleni yapıyorum. Bu denkleme felaket değirmeni diyorum. Yaşadığınız acılarla kendinizi var etmeye başlarsınız ve size acı veren şeylerden keyif almaya başlayınca sahip olduğunuz vicdan ve hayal gücü değişmeye başlar. Diğer yandan sizin gibi düşmüş insanları görüp onlara yardım etmek istersiniz. Hiçliğin dibinde krallığınızı ilan etmişken hiçlikle yeni tanışan insanları görmek ilginç oluyor. Kimi zaman yaşadıkları karşısında şok olup sanki acıların hepsinin kendisine karşı olduğunu hissediyorlar ve omuzlarına ağırlık çöküyor ama konuşmaya başladıkça anlaşılma hissi o ağırlığı alıyor. Yaşadığımız acılarda bile kendimizi özel hissetme çabamız var. Sürekli her şey sanki bize karşı yapılmış veya sürekli evren bize düşmanmış gibi hissediyoruz. İnsan ruhunu anlamaya başlayıp insanlara yardım ettikçe kendinizi iyi hissetmeye başlıyorsunuz çünkü hiçliğin ortasında kendinizi kahraman ilan ediyorsunuz. Böyle bir gecedeyiz: Bu çukurunun ortasına krallığımı ilan etmiş bir şekilde kahraman rolü yapan aşağılık pis bir yaratık olmak.