Behzat - 27 / 6 / 23
İnsanı parçalayan olaylar vardır. 1 haftadır çok mutlu hissediyordum ve aslında mutlu olmaktan çok hissetmek daha da çok hoşuma gidiyordu. 3 yılın depresifliğini, kalp kırıklıklarını ve öfke sorunlarımı sonunda bırakabilmiş ve kendimi birisini sevmeye adamıştım. Böyle hastalıklı biriyim aslında. Çok sevdiğim insanlara yaşattığım acılardan ve hayal kırıklıklarından sonra iyi bir insan olabileceğimi ve koca evrenin beni yanlış tanıdığını inandırmıştı. Kendimi felaket bekçisi olarak tanımladım, bir yerde ben varsam orada yaşanacak en son şeyin mutluluk olacağına inandım çünkü güzel giden her şey kısa sürede bozuluyordu ve o iyiliği muhafaza edemiyordum. Sevginin olmadığı bir yerde öfkeyle anlaşmak sizi yalnız hissettirmez aksine sizi delirmiş biri yapar. Sonrasında düşünmeye başlarsınız bu olayların en başı neredeydi diye taaa çocukluğunuza gidersiniz. Acaba bu kötülükler miras kalan lanet genetiklerim miydi acaba diye tüm sülalenize sövmeye başlarsınız. Bu yıkımın ortasında tam bir şeyler güzel giderken her şey yine bozuldu ama bilmiyorum. Kendimden tiksinmekten de sıkıldım, kendimi suçlamaktan ve kendimi değersiz görmekten yoruldum. Yaşanan kötü şeylerden sonra tek başıma kaldığımda kendimi anlayabiliyorum. Ben böyle bir insanım, birinden hoşlanınca berbat eden, arkadaşlarına sahip çıkmayı seven ve karşıma çıkan insanların psikolojilerini köküne kadar batırmayı seven o kötü insanların kalplerini parçalamaktan keyif alan biriyim. Hak eden her bir insanın kalplerini kırmayı çok seviyorum, kendimin cellatı gibi hissediyorum. Kuralların olmadığı yerde kendi kurallarımı koyup iyiliğin mükâfâtını ve kötülüğün cezasının benim verdiğim bir yargı sistemi. Yazdığım şeyler arasında beni ben yapan şey bu ve bu sefer farklı olacak çünkü bu sefer kendimi suçlamaktansa kendimle anlaşacağım.