Kızma

Öyle kıymet edecek gururum yoktur

Ezdirmekten elimi cahile

Emzirmekten ateşleri nefesimle bir daha

Bende dikilmeye baş kalmamıştır.


Boşanıp geldim yalnızlığımdan

Çocukluğumun yağmurlarını, isli güneşleri

İzli kapılarda çocukları seyretmeyi terk ettim

Sigaramı, şarabımı, tuttuğum takımı soyundum

İşte sana çıplak; işte sana pür u pak

İşte bir berrak suda yıkanarak...

Geldim.


Küsme

Kapattım çıktığım kapıları ardımdan

Bir Chopin sesinde yüzün

Karanlığı aydınlatırken gözümün içine

Ben atamadım aklımdan


Bu sarhoşluğu yaşamaya geliyorum desem

Sana bir sarhoşluğun yozluğunu yaşamaya

Sana kuralsızlığı; sende zihin karasını,

Ah Karacoğlanın yürek yarasını

Yaşamaya gelmek istesem

Beni çamuruna batırır,

Beni dizine yatırır mısın?


Ağırlaşır gözkapaklarım

Çekilirim haşyetle içime

İçimde kalabalık caddeler, sigara izmaritleri, plastik yanıkları

Sığınırım bir imkanım kalsın diye sana

Sabreden tanrıya yakındır derim

Sabreden tanrıyı tanır derim

Sabreden en çok tanrıdır derim

İşte beş dakika sabredersem


Kırıp geldim huylarımı bir kere

Kirli duvarlardan omzumu alıp perdesizliğine

Bir kere bak diye gözlerimin alevine

Ağırıp geldim gün gibi çirkin çatıların üzerinden

Sana ayıldım ruhundan ver diye

Sana aydınlandım kimim ben diye

Seni yordum; sana sordum...


İncinme

Bir cevap değsin dudakların yüzüme

Öp bir sarhoşluğu uykuya bağlar gibi

Uyut, büyüt; düzle aykırı yakalarımı

Sonuysa yolun düşer paremiz an gelimi

Ölümse de ölünür

Ölümse de ölünür

Ölümse de ölünür

Gülümse de ölmeyelim seninle