Uzun bir süredir hiçbir şey hissetmediğimi fark ettim geçenlerde. Ne bir şeylere tam olarak sevinebiliyorum ne de üzülebiliyorum. Boş bir hayat yaşıyormuşum gibi. Sadece işe gidip gelinen bir hayat. Aslında bu sistemin kölesi olmak, yani sabah 8'den akşam 6'ya kadar temel ihtiyaçlarını karşılamak için zamanını kiralamak, insanları bu duruma getiriyor olabilir mi? Bir gününün yarısından çoğunu başkasına kiralayınca insanlar duygusuzlaşıyor olabilir mi gerçekten? Ben bunları düşünerek öleceğim sanırım. Daha da kötüsü, cevapları da bulamayacağım galiba.


Ben kendime kalan vaktin çoğunu düşünmeye harcıyorum. Fakat yukarıda da yazdığım gibi pek sonuca ulaşabildiğim söylenemez. Bir insanı bu duygusuzlaştırıyor olabilir. Kafanızda hiçbir şey net olmayınca doğal olarak zamanla hiçbir şey hissetmeyebilirsin. Fakat sanırım burada sorulması gereken soru şu: Düşündüğümüz şeylerin sonuçlarına nasıl varabiliriz ki?


Bir konuda karar veriyorum. Sonra o konunun tam zıddı bir konu da mantıklı geliyor. Sonra üçüncü bir seçenek aramaya başlıyorum ve buluyorum da, ama o da mantıklı. Düşünce baloncukları içinde kayboluyorum sanki.