bir sonun uğultusu neye benzer?

daha önce hiç düşünülmemiş fikirlere benzer.

gidilmemiş yollara benzer mesela.

bir evin tam terk edilmeden önceki haline benzer.


ağıtlar yakılır ömrün sonunda,

ama giden hep hayattadır ya, iyileşmesi beklenir insanın.

biri duysa üstüme güler benim,

hadi kalk ! genceciksin toparlan!


öyle korkunç ki yeni başlanan bir hayat üstüne yazmak,

bir ölümden bahsetmekten farkı yok sabah uyanıp aynada tekliğinle yeniden karşılaşmanın.


şarkıların sözlerini unutmamı istiyor ailem,

gidilen yolları üç yüzüncü kez geçmemi.

azla avunmamı, içime çektiğim nefesin yaşamaya yetmesini.


ama ben bir yılanın kuyruğu gibi kendimi yenileyemem ki,

madem yetiyor sizin hayatınızda ki bunca tantanayı da birazcık konuşalım.


arayışlarınızdan konuşalım, daha sonra benden.


her gidiş yenilgidir,

her terk ediliş.

kaşım gözümde bir tuhaflık var,

gülüşüm acınası.


bu benim kaybedişimin kanıtı,

ülkemdeki kuşlar bile ortadoğu'yu terk ediyor.

ben nasıl bu evi kimse geçmemiş gibi tavaf edeyim?


merdivenlere koşuşturuyorum,

zilleri çalıyorum,

dönüp dolaşıp üstümdeki bulutları sayıyorum.


sonsuzluğu gördükçe canım acıyor.


biri birinin elini tutuyor, 

günümü kendime zehir etmemeliyim.

böyle bin tane telkin.


adım mı atıyorum bunu kendisinden emin kadınlar gibi yapmalıyım.


ben hür bir kadınım, ey kendim!

unuturum ve bununla övünürüm.


hayır, önce dürüstlük

ben onurdan da yoksun bir kadınım- hepsi aynı anda


içimde kaynayan mahşer,

mahşerin içinde küçücük ben.