Hürlük Heyamola


bu yükselen buhrandan kaçışın uğultusu,

okyanuslarda fersah fersah heyamola!

tülbent yelkenliler rüzgarla yarışıyor.

her liman kentinde pastel turunculuğu.

ne vakit bir geminin burnunu görsem

tropik meyvelerle yüklü şilepte dikilsem

hislerim ekspres telleriyle uçsuzlaşıyor.

hür aşklara özlemim ahenkle derinleşiyor.

ağaçlarda cilveleşen papağan sesleri,

alev mavisini seyre dalan biz, heyamola!


ben deniz kızına aşık aklı havai korsanım,

yolunu bulup kayalarda mercan olsam,

her koya parça parça kök salsam,

dokunabilsem kuyruğuna içim ferahlıyor.

sahil dalgalarında özgürlük fısıltıları,

peşinde sakalları kumlu biri kıyıya vuruyor.

dengesi rom fıçısı kadar çalkantılı sızıyor.

neresine dokunsam şarkılaşan yaşantım,

yelpazem genişlesin diye özenle kurulmuş,

alacakaranlığa yıldızlar fırçayla kondurulmuş.


rivayete göre bilinmez suların sonu,

zirvesine göz değmemiş sıradağlara varıyor.

bıkınca kargaşadan bir başıma filikaya atlasam

vazgeçip okyanus kokusundan yol alsam

naralarla şiirler okusam içten ve davudi.

kesif mumun ucundaki titrek kızılca alev gibi

gülizarı andırsam yahut kül bulutu olsam

düşündükçe masmavi ve yeşilli bir dünya,

refah şarkıları zihnim ücralarını kemiriyor,

düşlerim uzandığı yerde envaiçeşit çiçek yetiştiriyor.


göz alıcı kentleri soluklanmadan gezmiş,

gebe kaldığı tüm sözleri sarf etmiş,

yağmuru avuçlarında yoğurmuş biriyim.

kutlamaya yüzlerce kadeh çıldırasıya tokuşsun,

okyanusta dağlarda zil zurna hürlük heyamola!