içimde bir acı var günlük. usul usul sokuluyor göğsüme. ses edemiyorum. gelme, sokulma bana demeye takatim yok. öylece göğsüme yaslanmasını, beni ele geçirmesini bekliyorum. delicesine haykırmak, onu içimden söküp atmak geliyor. tüm o mutluluk şarkılarını bağıra çağıra söylemek istiyorum. göğsümdekine inat yaşamak istiyorum bu geçici madde alemini, dibine kadar. yapamıyorum. kalkmaya mecalim yok. 

kalbim acıyor günlük. solumdaki pencereden sokak görünüyor. bir kadınla bir adam, ele ele. tüm acılarını bırakmışlar geride, gülüşüyorlar penceremin önünde. bense daha yataktan kalkıp göğsümdekini kovamıyorum, acıyı söküp atamıyorum bedenimden. gülemiyorum eskisi gibi şen. ve içimden gelmiyor güvenmek bir insana yeniden. damla damla tükeniyor söyleyeceklerim. sonunda mısralarımı da yitireceğim bu yatakta. korkuyorum yaşamaktan.


öyle güzel uyuyor ki göğsümde. uyanıklığımdan utanıyorum. hep benimmiş gibi, benmişim gibi. ritimli nefes alıp vermeleriyle, burnundan çıkan o hafif hırıltılı sesle, yaprak misali göğsüme dökülmüş saçlarıyla öyle ben ki günlük. ben bana sarılmış da uyuyorum sanki. elleri, sıkı sıkıya kapalı gözleri, bedenime sardığı kolları... huzurla uyuyor. beni hiç bırakmayacak kadar seven yegâne şeyin ruhumu bu denli kahretmesi çok enteresan değil mi günlük? 


tavana bakıyorum. öylesine siyah ki. içeriye gelebilecek herhangi bir hakikati hınçla emecek, elde edecek gibi siyah. sanki ellerimi uzatsam onu tutacağım. tüm bedenimi bir çırpıda çekecek içine. kaybolacağım. tüm bu haksız düzenden, sevilmemelerden, yorgunluğumdan, insanlardan, bu kirli düşüncelerden, hepsinden sıyırıp kaybedecek beni gizini bilmediğim bir diyarda. ne hoş bir kelime kaybolmak değil mi günlük? olduğun yerden ümidi kesince.


bana ne olmuş böyle? bana ne yapmışlar? bu göğsümde sakin nefeslerle uyuyan da kim? o hayaller diyarında yaşayan körpe güzeli nerede kaybettim? neden o kadın değilim günlük, söylesene yaradan aşkına? neden ben de onlardan biri değilim?

sorulara cevap aramaktan öylesine yoruldum ki. nedenlerin hepsini bir çuvala tıkıp yakmak geliyor içimden. kasvet pare pare dökülüyor parmaklarımdan. bembeyaz çarşafım kırmızı can çekişlere gebe. bir gün daha batıyor, bir gün daha yakınım ölmeye. aydınlığa sadece bir ömür kaldı. dört harf, iki hece, onlarca hayal kırıklığı: ömür. o da geçip gidecek şimdi.


ölürsem göğsümdekini yanıma, saçlarını da avcumun arasına gömer misin günlük? ellerim saçlarından ayrılırsa uyuyamaz o, çocuk gibi huysuzlanır. gider başkalarının göğsüne meyleder. kimse sevmez, yaka paça atılır sokağa da mezesi olur mazot bidonları üzerindeki zıkkım sofraların. acı, sevgiden beslenir. onu sevmezlerse yiter günlük. çıkarsa gün yüzüne, tüm benliğimle sıkı sıkıya ördüğüm şu duvarlar yıkılır; ardında anadan üryan acımla kalırım. ben hep en sevdiklerimin duvarları altında kaldım. bir enkazdan daha çıkmaya gücüm yok anlıyor musun? ruhum bu depremlerin dengi değil artık.


ne yazmak istedimse acıdan ileriye gidemedim. 


kelimeler manalarını yitirmiş. pelesenk olmuş yalanlar onlarca insanın dilinde. ben o masallara inanan küçük kız çocuğunu bulamıyorum. eşkıya gibi her köşe başında tünemiş yarım yamalak sanrılar. rüyalarım madeni gündüzlerimin. adresini sorduğum her sokak acıya çıkıyor. tüm iç yolculuklarımın nihai son durağı burası. bitiyor hikâyem başladığı yerden... ve şimdi çok uzağım yaşadığım şu evrenden.


ben ve acı


acılar(ım) ve ben


onları azat ediyorum günlük.


onları kabulleniyorum.


20.02.21 den not:* on dokuz senedir bu kara parçasının bir uzvuyum. beşikten ta şu an oturduğum yatağa kadar mutluluğun peşinde oldum. hep sevdim, sevilmemek pahasına. savaştım tüm sevgisizliğe rağmen hem de en ön safta. her seferinde yenildim. insanım nihayetinde kalp denen bir organ var. böyle bir kırıldı mı savaş meydanının tam ortasında... hangi saçılmış acını toplasan şaşırıyorsun. bu anlardan birinde tutup kesseler etimi kan değil de acı fışkırırmış gibi hissediyorum hep. o günlerden birindeyim yine. bu sefer kırılan kalbimden fışkıran acıları döktüm kağıda. cümlelerim yamuk, yarım yamalak, hepsi tamamlanmayı bekliyor gibi. belki de gibisi fazla.

tamamlamak, tamamlanmak çok zor zanaat. ve ben henüz çok acemiyim, farkındayım günlük.


çok bekledim bu yazıdan sonra. cümlelerimi toplamak için tam üç ay bekledim. yapamadım. mısralarımı yitirmekten korktuğumu yazmıştım yukarda. korkularıma yenik düştüm. tek bir satır yazamadım. kendimi de cümlelerimi de toplayamadım. günüm günümü tutmuyor tıpkı şu yukarıdaki satırlar gibi. yalpalıyorum yaşam ipinde, bir gün dengeyi bulmak umuduyla ama o vakte kadar okşayacağım şu göğsüme yaydığı saçlarını acılarımın; gelecek güzel günleri daha çok sevebilmek için.


şu günlerin şarkısını da bırakayım buraya. nedense her dinlediğimde kalbime dokunur:


Cem Adrian- Yağmur


https://open.spotify.com/track/3LdALdwh61kOZsi0VlhvXd?si=HptZS2EXT_qQnMCGg_AXjg&utm_source=copy-link