Selamlar,


Anlatamadıklarımı ve söyleyemediklerimi biriktirdim yine içimde, hiçbir yerde tutunamadığımı yazmak için açtım bu beyaz sayfayı, ofiste masamın başında, etrafımda bir sürü insan var ama öyle kırgınım ki herkese, küskünüm. Üzgünüm ve ellerim titriyor. Hep hassas bir çocuk oldum. Bazen yanlışlıkla bastığım ölü karıncalar için üzüldüm, bazense bana gelen, bir zamanlar hayatta olan çiçekler için üzüldüm. Kendime serseri dedim ama tek serseri yanım sanırım sigara içmek ve kendimi ailemden soyutlamak oldu. Çok kötü şeyler yaşadık. Babam hep kırgın bir sızı gibi içimde sızlanacak. Sanırım bize en büyük zararı gerçekten değer verdiklerimiz yaşatıyor. Şimdi bu masada otururken hayattan ve insanlardan nefret ederken buldum kendimi. Bu akşam şehir dışındaki ailemin yanına gideceğim. Geceleri düzgün uyuyamadığımı söyleyeceğim anneme. Belki sarılıp ağlarım. Belki yumuş yumuş göbeğine yatarım. Bir tek o sakinleştirebilir bu hızlı hızlı atan kalbi. Bir yandan Teoman çalıyor kulaklarımda. Yabancı ve yalancı suratlar için gülüyorum Teoman Bey'e. Herkes en çok kendini ve kendi insanlarını seviyor diyorum ona. Yıllarca arkadaşlarım için yaptıklarım, kendimden feda ettiklerim geliyor aklıma. Burada olmak istemiyorum diyorum. Burada çalışmak istemiyorum. Çünkü kırıldım, haksız mıyım sayın insanlar, mühendis de olsam insanım ben. Neden şu an önümde açık olan simülasyon değil de insanlar bu denli ilgilendiriyor beni bilmiyorum. Biyolojik olarak bile bu denli etkilenmişken sanırım durgun bir hal alamıyorum. Sakinleyemiyorum. Daha yazacağım nice durumlar varken ölmek istediğim bir başka güne uyanıyorum. İnsanlar diyorum insanlar hayatımı çok zorlaştırıyor. Teoman'ın neyse zaten hiç halim yok cümlesinde hapsolmuşum.


Neyi var bunun, diyorlar. Bir bir terk ediyorum tüm gülüşlerimi. Sadece Garfield anlıyor beni. Ofisin dışındaki ufak yeşillikte bekliyor beni, pıss pıss diyorum, koşarak geliyor bana doğru. Koşarak. O kadar samimi ki sevilmek isteyişinde. Benim gibi, şişko ve yalnız. Kucağıma alıyorum, yerinden çok memnun. Aramızda bir anlaşma var, ben onu biraz seviyorum ve o da beni biraz seviyor. Biraz mutlu olduktan sonra patileriyle ufak ufak dövüyor beni. Fazlası ikimize de çok geliyor çünkü. Alışmak istemiyoruz birbirimize. Sonra ertesi molada yine aynı şeyler. O vurunca elim kanıyor ve kızıyorum, alışmak istemediğimi fark ediyorum. Bu dünyaya, insanlara alışmak istemiyorum. Herkesten önce ölmeliyim diye hatırlatıyorum kendime ve toprağın soğuğunu hissediyorum tenimde. Ölmek de mi çare değil?


Her ne ise, elim titreyerek de sesim titreyerek de olsa iyiyim diyorum modern zaman insanına. İyiyim ve yalnızım. İyiyim ve ağlıyorum, İyiyim ve titriyorum. İyiyim ve uyuyamıyorum. İyiyim ve hiçbir şey yolunda değil. İyiyim ve yanımda değilsiniz diyorum. Ve hızlıca deliriyorum. Anladıkça.