içimdeki bilinmezlikle geziniyorum koridorlarını

ağır yükler yüklüyorum 

senden doğan her kelimeye

anlamını sorgulamadan yürüyorum

kaldırımları yüksek şehirde

tüketiyorum kalemleri, kağıtları 

bir satırdan bin anlam çıkarmanı 

her köşebaşında

kendine rastlamanı istiyorum bende

dikili ağaçlarımı 

senin için filizlendiriyorum içimde 

bir yudum su veriyorum kırlangıçlara 

başını okşarsın ümidiyle

kadifemsi sesini duyabilmek için 

susturuyorum asma yapraklarının hışırtısını 

doğmasın diyorum güneş 

içimdeki çerçeveye fotoğrafını asmadan kızıla boyanmasın gökyüzünün kokusu 

çok değil iki kelime dilimde tekrarlanan 

çırpındıkça ağzımdan çıkmayan 

anlar mısın söyleyemesem 

yalnızca kelimelerle seslenişimden

seni arzulayanseslendikçe kısılan sesimden. söylendikçe kesilen nefesimden

senin, bu koskoca üzerinde birkaç satır olan beyazlık 

senin, dilimden düşürmediğim şarkılar 

adınla kilitlediğim bütün kapılar 

sana ait olan her şeyi sakladığım 

içimdeki sonsuz boşluk senin

sanat diye seni doğuran o Tanrı 

gözlerini, saçlarını binbir zahmetle, güzellikle 

yarattığı kıvrımlarını özenle ince ince işlemiş gibi 

gitsem de ezbere bildiğim yollarıma

yoksa mümkün müydü 

her bitişin sende başlaması her güzelliğin seni hatırlatması her manzaranın seninle tamamlanması 

mümkün müydü 

hayatımın sesi kısık bir şiirden ibaret olması