Henüz ışık açmayacak kadar aydınlık, bazı görüntüleri tam seçemeyecek kadar karanlık bir akşamüstündeyim. Yola çıkıyorum oturduğum tekli koltuktan, tek başıma çoğalıyorum. İçimden küçük bir kız çocuğu olasım geliyor, tam geliyorken içimden dikenler geliyor, içimden, gözümden yiten geliyor asırlığım gibi, hüznüm şimdimle dans ediyor.

Sonra,

Biraz sonra oluyor.

Kendime yürüyorum, belki de ilk defa bu kadarken kendime yürüyorum emek emek...

Güzel bir akşamüstüne yürüyorum, kendimle...Annem olsa kızardı, çok fazla kendim olmak bencillik olurdu, annem kızardı. İyi ki annem yok. Keşke annem olsaydı.

Kendimde yeniye yer açmayalı uzun zaman olmamış gibi değil de hiçbir zaman olmamış gibi, tadının çok güzel gelmesi ondandır mutlaka. "Güzeli açar mısın?" Böyle sulu sepken, böyle canlı belki biraz sert, böyle lezzetli, olası hayatı tatmanın lezzeti, kendimce güzel yani.İçimdeki çocuk kadar güzel, bugündeki kadın kadar güzel, kendimdeki hayatı, sıradanlığın farkındalığıyla yaşamak kadar...kim neyi anlatmak ister ki, bana söylediklerinde kendilerine ne anlatmak isterler ki...