Soğuktu.

Aynalardaki buz sarkıtlarıyla yazılan bir şiirdi.

Kendisini görmek için mecbur yazı getirmekteydi.

Sevilme telaşesi içinde, yolculuğunun henüz erken evrelerinde.

Yalın bir ruhtu. Nereye dokunsa elleri, hiçliği bulurdu.

Sıcaktı.

Şarkıların buharlaştığı bir bozkırda,

Birkaç melodi peşinde koşmakta.

Bulamamakta. Gün yüzünden yorulmakta. 

Susuz bir ruhtu. Nereye ulaşsa sözleri, kuraklık olurdu.

Bahardı.

Aşkı açan mevsimlerin rüzgarına bakınan,

Ama o esintinin uğramadığı bir çocuktu.

Yanında savrulan yeşilliklerin ardından

Mağrur bir edayla gözlerine kısan

Yaralı bir ruhtu. Nereye bakınsa gözleri, kimsesizlik olurdu.

Sabahtı.

Gölgeleri kovalayan yürekli bir savaşçıydı.

Ne zaman sarmalansa karanlık günler etrafına

İlk ışıklarla hücum eden bir kırmızıydı.

Doygun bir ruhtu. Nereye saçılsa renkleri, yeşillik olurdu.

Akşamdı.

Bir kumsalı kaplayan batan güneşi izleyen

Ve o seyirde birçok savaşı kağıtlara yazan

O muharebelerde bizzat kılıç sallayan

Kanını akıtan, çiçekleri ezip geçen kısraklar

O kısrakların üzerinde o batanın son ışığı

Parıldayan upuzun saçlar, kağıtlara sığmayan.

Piyade bir ruhtu. Nereye kalkan tutsa, süvari orada olurdu.

Geceydi.

Bitmemiş bir şiirin son dizelerinde

Kendisine yıldız toplayan o güzelim imgeler

Onun bakışlarında ışıl ışıl dururdu.

Aşkı arayan bir denizci gibi

Yolunu hep kuzeyde bulurdu.

Siyah bir ruhtu. Nereye düşse yolu, orada gece olurdu.