Bir doğa faciasıydı göz göze gelmemiz.

İçimde toprak kayması,

içimde tarifi imkansız bir yıkıntı.

Sen ve gözlerin

kilise yakan bir pagan gibi

saldırdın kutsallarıma.

İncindim.

Sevdim.

Annem tırnak uçlarıyla

seller taşıdı beni kurtarmak için.

Ama yanmıştım artık.

Üçüncü derece yanıklar ile doldu kalbim.

Acı hissetmiyorum.

Ağrı ise sadece bir dağ ismi benim için.

Bir köşe başında idam edeceğim bu yazıyı,

ya kurşuna dizerim ya üstüne işerim


Kentler getirdim sana kesik avuçlarımla.

Kırılmadığın bir kenti seç, orada yaşayalım.

Zaten kentler sadece beton değil mi?

Onları kötü yapan içindeki insanlar.

Zaten içinde insan olan her şey

zamanla çürür,

bozulur sevgilim.

O yüzden cennet için uğraşmayalım.


Günahlarımla sev beni.

Biraz da saçımı okşa.

Kaybedişlerimi tanıtsam sana

ağlarsın

bir müddet sonra ölürsün zaten.

Kaybedişler doğurma bana.

Bir köşe başında idam edeceğim bu yazıyı,

ya kurşuna dizerim ya üstüne işerim.

Bir köşe başında idam etmeden bu yazıyı,

sana söylemek istediklerim var sevgilim.

Beni tekrar kırma lütfen.

Artık kırıklarım kanatmaya başladı.


Çaresizliğimi anlatsam sana

üç dinden dualar edersin beni kurtarmak için.

Sadece yanımda kal.

Saçımı okşa.

Beni sev,

beni bırakma.

Şimdi bir köşe başında idam edeceğim bu yazıyı,

ya kurşuna dizeceğim ya üstüne işeyeceğim