Bir bacaklı ölüyle bir kulaklı ölü

Uzun bir çığlığın ortasında karşılaşmış

Ve elleri hiç kesişmeyen doğrular gibi

-Sonsuza kadar ayrı olmak üzere-

Birbirine uzanmış

Bir namludan dem vurmuş biri

Diğeri ilticaya kalkışmış

Yine de hâlâ karıncalanıyor gözleri

Yine de hâlâ tüm bu şarapların ardından dikeni batıyor güllerin

İki ölü

Kalpleri delik evleri yuva sanmışlar

Ve baba diye duvarlara menekşe asmışlar

Baba ya! Baba işte

İki ölü

Birinin suratı sırtına yapışmış uzun zamandır

Diğeri hâlâ ölü


Kucağıma aldım bir ölüyü

İnci kolye taktım gerdanına

Kucağıma aldım bir diriyi

Dikenli tel taktım gerdanına

Kucağıma aldım kendimi

Gerdanına bir ölü taktım

Şimdi iki ölü bir ant içiyor uçurumun kenarında

Birinin gözleri yanık avucuna sarmış nefretini

Biri hâlâ ölü

Unutkanlık çağında.