Bölüm-12


"Bu fesler nasıl?" genç adamla dükkan sahibi arasındaki konuşmaya kulak kabarttım, dışarda asılı olan tesbihlere bakıyor gibi yaptım fakat asıl amacım o ikisini dinlemekti.


"Şu fesi alayım"


"Bak çok yakıştı, gerçi her fes yakışıyor gençlere, şu şapkalardan iyi duruyor tabi bu benim fikrim"


"Size katılıyorum aslında, ne bileyim daha bir ağırbaşlı gösteriyor"


"Evet evet kesinlikle"


"Ben bunu alayım o halde" para işini halletmek için dükkanın içine girdiklerinde ufaktan yürümeye başladım, hava yağmurluydu. Hoş, üzerimde bir paltı var dahasınada gerek yok. Sahi şu şemsiyeyi de alsaydım yanıma şimdi kullanmış olurdum. Aman neyse canım, yağmur öldürmez ya! Ne o şemsiye açıp gezmeler, biraz bereket yağmalı insanın yüzüne, eline. Ne bu güzel şeyden kaçıp saklanmak?


Yağmur hızını arttırdı, ben adımlarımı yavaşlattım.


Bir bank ilişti gözüme oturdum, uzun uzun yağmurun yağışını, insanların aceleyle kaçışını izledim.


"Deli derler bizim oralarda" yanıma oturan adam konuşunca Ona döndüm.


"Af buyur?"


"Böyle yağmur altında bekleyene deli derler"


Güldüm.


"Kim diyor ki ben akıllıyım? Üstelik sende benim kervandansın galiba" güldü.


"Eh sayılır, bende yağmur altındayım kaç saattir"


"Neyi bekliyorsun sahi?" sorduğu soruya şaşıp kaldım


"Yine anlamadım seni"


"Bem birkaç saattir birini bekliyorum fakat gelmedi, sen kimi bekliyorsun?"


"Be-ben beklemiyorum da kimseyi"


"Kalkayım ben"


"Nereye gidiyorsun yeni geldin?"


"Eh bugünde gelmeyecek beklediğim o kişi"


"Hergün mü bekliyorsun böyle?"


"Evet, hergün geleceğini söylediği saatte buraya geliyorum. O çok dakik biridir saati karıştırmış olamaz ama kim bilir belki günü karıştırmıştır. Ondan dolayı hergün gelip bekliyorum"


"Ne zamandan beri?"


Durdu, düşündü bir süre.


"3 yıl, 6 ay, 10 gün, 4 saattir"


Yutkunamadım öylece kalkaldım. Bir şey demedi, uzaklaştı yavaş adımlarla. Öylece kaldım, ne hareket edebildim, ne bir tepki verebildim.


3 yıl, 6 ay, 10 gün, 4 saat.


*