Ne bu ülkede ne de bu dünyada gerçekten yaşanmıyor artık. Çıldıracağım, dayanamıyorum. Aklımızın erdiği sorunların çözülmesini sağlayamamaktan, ermediklerinin de parçası, körükleyicisi olmaktan bıktım usandım. Günlerimi kabus diye tanımlamaktan, haddinden fazla şeyle aynı anda savaşmaya çalışmaktan çok yoruldum. Öyle çok ki yaralarım/ız. Hangi birini unutacağız, hangi biri iyileşecek? Kötü niyetlisi, akılsızı, laf anlamazı asla bitmiyor. Geleceğe dair umutlarımızın tükenmemesi için herhangi bir sebep göremiyorum ortada.


İnsanların bir arada, huzur ve barış içinde yaşayabileceğini düşünüp ilk kez deneyen her kimse, tebrikler. Büyük yanılmış. Hatta tarihin en büyük, en sonu gelmez, en geri alınamayan hatalarından biri olabilir bu. Her bir birey hem bu kadar farklı hem de alabildiğine aynıyken çıkacak kaosları, yaşanacak problemleri, en hafif tabirle, tüm bu "karmaşa"yı nasıl öngöremeyiz? Hoş, onları da suçlamıyorum. Yaşamadan bilemezlerdi. Tek sıkıntı bunun sürüp gelmesi ve modern dünyanın artık başka bir opsiyona imkan tanımıyor olması.


Allah'ım! Çığlıklarım bitmiyor. Kafayı yiyip yemediğimden emin olamıyorum. Ne sabır ne mücadele ne de çabalar bir işe yaramıyor sanki... İlkel çağlar daha mı iyi olurdu acaba; en azından "vur, kır, parçala" seviyesinde kalır, bu kadar korkunç "fikir"ler üretmezdik. Aklım fikrim acıyor, ruhum sızlıyor. Acıdan ibaretim sanki. Onarılamayacak kadar hasarlı hissediyorum hem kendimi hem de insanlığı. Bitmişiz, mahvolmuşuz, iyi diye bir şeye hasretiz. Tüm yaşantımız felaketlerden oluşuyor. Anlayacağınız, maddi manevi çökmüşüz.