Dışarıda sadece ve öylece durup

Geleni geçeni, olanı biteni izlesem, gözlemleyebilsem

Tüm bunları yaparken sıcacık, dumanı üstünde, kocaman bir bardak kahve olsa elimde

Bir yandan minik yudumlar alsam ondan

Bir yandan da rahatça kolaçan edebilsem etrafımı

Bazı detayların üzerinde gözlerimi uzunca tutabilsem, oyalanabilsem

Bakmakta olduğum her neyse; onun detaylarına derinlemesine dalabilsem

Kimse bana dokunmadan, sesini çıkarmadan, gözlerini kendimi rahatsız hissedeceğim biçimde öylece dikip bana bakmadan

Kimse tarafından merak konusu hâline getirilmeden, tuhaf karşılanmadan

Kenar köşe bir yerlere konuşlansam dışarıda

Elime sıcacık, dumanı üstünde, kocaman bir bardak kahve alsam

Ve sadece izlesem, gözlemlesem geleni geçeni, olanı biteni

Analiz etmeden, öyle pek de düşünmeden

Zihnimin ellerini kullanarak yumak hâline getirdiğim değerlendirme ipliklerini evirip çevirirken kendimi taksirle boğma tehlikesi geçirmeden

Her bir şeyi anlamaya ve çözmeye uğraşmaktan beşer beynimin devrelerini yakmadan

Dışarıda gördüklerimle kendi hayatımda olmakta ya da olmamakta olanları karşılaştırma bataklığına paçalarımı sıvayıp girmeye kalkışmadan

Sadece izlesem, gözlemlesem...






Akışı ya da bazen bazıları için söz konusu olan akmayışı, bir türlü ilerleyemeyişi, olanca tıkanıklığı

Hayat gailesi içerisinde olanca insanın oradan oraya koşuşturmasını

Bazı insanların sadece ve öylece durarak kenar köşe bir yerlere konuşlanmalarını

Yanlarına gelen sokak hayvanlarıyla adeta küçük bir çocuğun masumiyetine bürünerek oynamalarını, kendilerince konuşmalarını

Sadece izlesem, gözlemlesem...






Kimseyi rahatsız etmesem, rahatsız hissettirmesem

Ben de kimse tarafından rahatsız edilmesem, rahatsız hissettirilmesem

Kimsenin ayağına basmadan ve kimse tarafından ayaklarıma basılmadan, rahat ve akışkan bir şekilde şu hayat düzlemi içerisinde Tanrı'nın bana belki de çoktan biçmiş olduğu kendi eşsiz yolumu yürüyebilsem

Ayaklarım üşümeden, ayaklarıma hiçbir şey batmadan

Çıplak ayaklarımla özgürce yürüyebilsem, yer yer koşabilsem, yorulduğumu hissettiğimde durup dinlenebilsem

Akmayan, görece uzun bir zamandır tıkanıp kalmış olan hayatımın yeniden akmakta olduğunu deneyimleyebilsem, yeniden bir gelişim süreci içerisinde kendimi bulabilsem

İlerlediğimi, gün be gün daha iyi bir versiyonuma evrilmekte olduğumu görebilsem

Kendimi yeniden bağlantıda hissedebilsem

Şu madde âlemiyle, dünya denilen bu gezegenle, insanlarla, hayatın olağan akışıyla, Yukarıdakiyle

Aramdaki bağlantıyı yeniden güçlü ve beni de içten içe güçlendirecek biçimde hissedebilsem

Ya da o bağlantı çoktan koptuysa da yeniden kurulduğunu, bu sefer çok daha sağlam ve sarsılmaz biçimde oluştuğunu duyumsayabilsem

Kendimi ipsiz sapsız, başıboş hissetmesem

Kendimle ‘’avare’’ diye dalga geçerken aslında iyiden iyiye kaybolmuş olabileceğim ihtimalini ekarte etmesem, belki de hakikatin bir parçasını teşkil eden bu olguyu içimdeki görünmez halılardan seçtiğim birinin altına itelemesem

İzolasyonlardan izolasyon beğenmesem

Artık kendimi hayata ve bu madde âlemine ait olan olanca şeyler kümesinden ayrık tutmayı seçmesem

Uzaylı olmadığım, benim de dünya denilen bu gezegene doğmuş ve burada yaşamakta olan bir varoluş olduğum gerçeğini artık kabul etsem tüm kalbimle ve bununla barışmayı seçsem

Aidiyete, kendim dışında da bir şeylerin parçası olma fikrine ısınabilsem

Bir yerlere ve bir şeylere köklenme, istikrarlı ve sağlam yapılar inşa etme olgusu hapis gibi hissettirmese bana

Kani olabilsem içimdeki birtakım parçaların ayaklanmalarına, bağırarak özgürlük ve bağımsızlık marşları söyleyip yüzlerine savaş boyaları sürmeye kalkışmalarına belki de hiç lüzum olmadığına

Kani olabilsem hatta hayatın bizzat kendisi ikna etse beni...






Tüm bunların ya da tüm bunlara oldukça yakın birtakım imtiyazların tanındığı bir gözlemci olsam

Dışarıda sadece ve öylece durup

Geleni geçeni, olanı biteni izlesem, gözlemleyebilsem...