sabret çözülecek gırtlağımdaki simsiyah kıyafet
ve kırıldı kırılacak dümenlerin gönlümdeki zembereği
ben yine o tenha boşlukta kıstırılacağım tarafından biliyorum
akıbetim şüphesiz diklenecek
şu akıbetim hep bulanık göremiyorum dibini
yüksek bir merdivenden aşağı itileceğim diyorum
anlamıyorsun
anlamıyorsun biten bitecek işte sadece lafı uzatıyoruz
uzun sürsün diye midir bilmiyorum
ama sönmüş bir yangına kıvılcımlar fısıldıyoruz
hakkımız bu muydu
ne dönecek bir ev ne de uyuyacak bir yatağımız gerçekten artık yok mu
yoksa sadece masallarda mı yetiyordu umutlar sona kadar
öyleymiş inandım
çırılçıplak bir trajedidir bu dünya
sen de kendini buna inandır
inandır tatlım aydınlık da bronzlaşır
konu tenin olunca
ama aramızda kalsın en çok da inanmayı karaladım bu sayfada
etime batan etten hançer taslağı sevişmeler
nezaketen kavgalarında dişlerimi kaldırımlarına döktüğüm şehirler
ellerime eller birikti gözlerime gözler
ellerim ve eller
ellerim ve gözler
uzun lafın kısası diyorum ki
madem tutunacak bir dal arıyorsun
o zaman ben kalkıyorum masadan
çünkü kaybedilenler madenidir bu dünya
benimde üstüm başım toz toprak insan
kaydet Allah’ım bu yalnızlığımı
babalarından dayak yiyen çocuklar kurtardı hayatımı
çok üzgünüm dedim yine duymadın beni
yarın da olacak olana hep
gözlerimde o işçi dalgınlığı
bir işçi dalgınlığı kadar asi
ve bir işçi dalgınlığı kadar yalnız kalmışlığı