17.8.2023 

boyumu enginlere yatıran iş'ar

kabaran damarıma küfür oturtmak huy

bilerek şaşkın, kısıksa çetindir gözler 

aynadan kendini acısal iğnelere salan

elmacıklarından utanan bir kadındı

ancak sağlamlarını ayırdım iç kırığımın

savrulun bakalım ölümlü yanlarıma

kimin milletindensiniz siz yavrum

savrulun iyice, savrulun

hangi kumaş altında aklandı başınız

benim bu sabrım, benim bu ölümüm 

göğsümde uyuyan topa tüfeğe

altından gerdanlıklar geren ellerimin âşüfteliği 


nasipsiz bir avuçla sarmayın toprağımı

bir aldatmacaya sadık kalmanın ölümü bu

gecem muskalanmış, günüm düş

ismim kadar uzağım kendime

ismim kadar yabancıyım

ayağımı taşa sürten, allara doyuran

ayağımı yere zipleyen, arayışımdır

bir sağanak, bir uyku gecesi

düşsüz bir dinleniş

usul bir işitiliş


inanmak, pekâlâ adam olmaktır

ölümsüz yanlarıma inanmak

kime düşer

kime kalır 

çift elle kavrayın aklınızı

kutularca kuru güllerim

yaşlanmaya yüz tutan

çocuk aklı gibi akışkan cilvelerim

ölümüm; doğumum

inanmak, pekâlâ hakikaten doğmaktadır 

gül kurusu dantelleri kollarımın 

beyaz korkum, içimin kesekâğıdı

bana hafiye olun, bana sur

kalbime kurşun döküyorum

beni göremiyorum!

kalbimden kurşun topluyorum

beni görsenize!


akıllanmamışım besbelli, menzilsizim

kendimi göze vurmayı sürdürmekten utanıyorum 

hâinliklerden bir ölüm rüzgârı 

şu yana itildiğim, susmayın

cımbızlayın iç karmaşanızdan sözcükleri 

kim cüret etmiş 

ruhumun fatihasını tutuşturmaya

inanmak, adam olmak zorsa size zor

benim koynum utançlara yaslanmış

o uzandığınız mezar benim olaydı yavrum

seyrelmezdim bu denli, genişlemezdi keder bahçem 

seyreliyorum ve dağarcığıma doluyor dünya 

ses yüksek, iki omuzsa size iki

varsam, eğer eminseniz

öğretin bana görmeyi 

çevirin cümlelerini, dili kopsun şehvetlerin 

en dik duruşların rahminden büyüdü benim bürkülüşüm

benim biricik bürkülüşüm 

şu ayağı havaya sağlam basan, göz çiçeğim

bu erkekçe kabaran, ortanca acım

güç mağlubiyetim

o ektiğim, yürek oyultusudur

şafak dediğim, şu kaşınız üstünde duran


henüz doğmadan

yitirdim yaşamımı

ayaklansan artık, döşeklere seren huy

yittiğim yerden

yetsem kendime 


şefkat boşalır gibi bu vakitler içlerim

akşamdan sızlayan yarasıyım tüten ateşin

sapkın gölgeliklerin gece karanlığıyla bitişen

bu saatle rastlantılıdır hep acı batıran

hakkına aşkımın, körpe filizimin 

yeşerdiği anda acı yataklarım

dinleseniz, yalınayak görseniz 

başımdan ufalanmış kömür sesiniz sizin

dallarıma dolanan acıyı siz yumurtladınız

lâl ellerim, susun ve dinleyin kopan felâketi.