1. Güvercini Kim Öldürdü?


Akşamları hayattan çalan adamlar yürür dünya kadar bu bulvarda

Sihre bulanır yol kenarları

Dükkanlar remmallerce tutulur saat 6'dan sonra

Büyük oyunlar oynarız, teni erimiş adamlarla

Can bahsolunur, bahşolunur bir devin rahmine korkunç,

Kötülüğe meyyal çiçeklerce solunur

Bir imkan, bir gerçekçi bahane bulsam da terk etsem derim

Sarılır etim gibi kemiklerime sarmaşıklar

Bir arkadaş ararım dizinde ağlamak için

Burnum kanar.


Ulu Tanrı'nın Kapıları diye bağırır şişman bir adam

Çekilir ruhum bir kutuya

Sinse de durmaz, makul ve kurnaz

Çıkar yürürüm adımı, annemi unutup

Bir elim kışlardan yuvalara kaçan kuşlar gibi cebimde

Bir elim şehirleri büyük eden fabrikalar gibi sigaralı

Bir de yüzüm hırpalanmış, üşüyor ve yaralı

Sunar hırıltısını, hastayım demem.


Olur da bir saati merak ederim

Olur da yarının rengini evvel ki evvel

Evler, pencereler yuva mıdır taze sebze kokuları dökülse dışarı?

Olur ben bayat, kan ve sarhoşluk kokulu,

Ve aşırı,

Ve kan ve sarhoşluk

Ve rıtl-ı giran

Cam-ı Cem'den bir parça gelecek

Kirlenirken pantolonum yağmurdan kalanlarla

Kanı, sarhoşluğu,

Aşırılığı yine yağmur silecek.

Değmeyecek kirli kedilere kasımların ıslaklığı

Çocuklara eski masal sapanları

Yetişkinlere kan dökmek nihayet ki bu bulvarda

Bir güvercin ölecek.


Tar umrumda olmayacak kulağım sana kesilse

Hamurumdan haram ekmekler yapılacak

Bir çığlık gibi ıslıkla köşeden bir sıska aman

Sen hayalinde bir sıcak yatakta hamuşa çekerken dizlerimde

Sen sevgilim, sen sıcak yerinde

Burada bir cenaze evi dağılacak


2. Rahat Uyudun mu Sevgilim?


Senin ruhun bir çifteden fişekle saplanmış olmalı bedenine

Öyle ki duvarların sevgilisi tüfekler sana doğrulsalar belki

Bir evlat rekabeti koşacaklar

Senin diri çıplak omuzlarına sevdalarla onlar

Dizlerine hayatlanıp uykularla ben

Sana bir mana veririz kimseye söyleme diye

Seni severiz birbirimizi öldüresiye

Çünkü senin koynunda yaşamak öyle kansı,

Ve iblis iştahlı olana pay edilse gerek


Ellerini yüzüme koymayacaksın

Ben biliyorum ki bu yenine sıkışmış kollarımla

Seni alıp ağaçların koynuna, serin denizlere götüremem

Soyunup topraklar örtünsem

Fiyakamdan kuşlar ağlasa hışmınla sen,

Öptürmezsin bileklerinden


Ve yine burada, bu ışıksız, yakışıksız bulvarda otomobiller

Öyle üşüyorlar ve acizler ki yol mahkumiyetinde

Bir merhamet ve mahremiyetten artıp öyle

Beni sana getirmezler.


3. Saçlarımda Safarad Ağıdı


Tanımam insanları, yüzlerine bakmam

Çıkarım yörüngelerinden, selamlıklarından;

Görünmezden gelirim huyumdur

Vaktini geçiririm verdiğim sözlerin

Bir lanetle ve diyetle anılırım insanlara

Sen kimseye anlatmazsın, ki sır mıyım aynalarına?


Bir nihayet, bir yakasızlık ve sen sevgilim

Düşman olursunuz, küfürler edersiniz yüz yüzeyken

Benim gözlerim lal olur üstüme kırılan kadehlerden

Burnum kanar, öpüşüp gecenin suyuyla ben

Sarhoş oluruz, uyutmazsın koynunda


Sualler dönütsüz ve benden bilinir

Tılsımlar sökülür, lanetler dökülür caddelerden suların atıklandığına

Sen yastığında yumuşarsın yüzünle

Ölümler kalımlanır.

Zamanı çeker bir zincirinde bir müneccim

Uykuda ölür de deli uyanır muvakkit

Sendendir senden

Toprağın ölümle kokusu bildiğinden


Sevgilim,

Üç dünya ki ikisinden ölümü yok

Avuçlarımızda kan jiletleri seninle ama

Falımıza bakarlar encamdan, belki gözlerin eder

Şahit tutuluruz.

Beni en çok inananlar sever.



Fotoğraf: Kayra Neşad