Sana iyi dileklerde bulunurken burnumu hissediyorum. Burnuma güzel koku geliyor. Sanki bakışının binbir anlamı var da göz kapaklarının ağırlığını tartıyorum dudaklarımla. Dudağımda bir yara var, gözünü ıslatıyor, dudağımdaki kan gözüne bulaşıyor, anlamıyorsun bile, hafif geliyor sana belki. Ciğerlerine dolan derin nefes alışların var, o zamanlar içine karanlığı doluyor sanki gecenin. Geceyi içti diyorum ben ve sen simsiyah oluyorsun. Sağ kaşımın altındaki küçük kaşlara dokunuyorsun, inancı tam biri gibi görünüyorsun o zamanlar.

Yarım açık pencereyi kapatmayı unutmuşsun o gece, perde havalanıyor; içeri giren kutsal bir rüzgarın esintisi, göğsünü ürpertmiş gibi eğiliyor başın. O minik esintiyi seviyorsun, gülümsüyorsun başını kaldırmadan.

Elimi sıkıyorsun doğuştan avucunun içinde yumruk yapan bir elmişim gibi. Hep bilindik o parmak parmağımın üstüne düşüyor, sanki kaburgalarım büyüyor gibi bir his. Vücuduma bir şey doluyor, bütün eklemlerim yerini genişletiyor sanki, boşluklarım büyüyor büyüdükçe ürperiyor içim, patlayacak göğüs kafesim diyorum. Patlamıyor.