Biz niye İngilizce öğren(e)medik? Çünkü çok kolaydı, bu yüzden tenezzül etmedik. Olay bu bence. Çocukken ilk defa İngilizce duyduğum zamanı hatırlıyorum. Galiba beş yaşlarındaydım ve daha ilk duyuşta anlamıştım ki İngilizce, aklına gelen heceyi rastgele sıralamaktan ibarettir. Sonra bunu mahalle arkadaşlarıma açmıştım. Hepsi benimle aynı fikirdeydi. İngilizler saçma sapan, hiçbir şey anlaşılmaz şeyler söylüyorlardı ve saçmalamak dünyanın en kolay şeyiydi. Örneğin bizden biri onların memleketine gidecek olsa, aklına estiği gibi konuşursa mutlaka anlaşırdı karşısındakilerle. İşin şöyle bir tarafı da var ki, biz daha ilkokul çağında bunun sağlamasını da yapmıştık. Ayağımızda terlikle ve bir garip şortlarla yürüyerek gittiğimiz Kemeraltı'nda, turist oldukları her hâlinden belli (sarışın ve şortlu) üç beş tiple bildiğin konuşmuştuk. İlk ben gidip -galiba- "lasikotonominanosuti" demiştim, turistler hemen anlayıp gülmüşlerdi. Belli ki komik bir şeyler söylemiştim. Sonra diğer arkadaşlarım da aynı şekilde konuşunca ve turistler her dediğimizi anlayıp bize gülünce anlatmıştık ki, bu dili ayrıca öğrenmeye gerek yoktur. O yüzden benim ve tüm mahalle arkadaşlarımın ortaokul ve lisede İngilizcesi hep sıfırdı. Çünkü biliyorduk zaten ve ayrıca derslerle uğraşmadık.


Ha, unutmadan; bu bahsettiğim yöntemle diğer dünya dillerini de rahatlıkla konuşabilirsiniz. Öyle özel derse falan dünya para dökmeyin bence.


07 Temmuz 2020

Gültepe


Not: Yazdığım birçok şeyi "anlatı" olarak adlandırıyorum esasen. Ancak böyle bir kategori olmadığı için burada paylaştım. Kusura bakmayın ya da bunu, bir öykü olarak okuyun.