Kan torbaları denir, akşamüstleri ışığını çaldığın gözlerime,

Münzeviye yakışır bir yolculuk için açılmış toprak,

İnsan kalıntıları, çürümeye aday olana yorgan olmak için,

Ve kendini tekrarlayan döngü.

Bizler birbirimize gömülürüz karışmak için,

Ufka doğru devinen bir gemi, dalgaları hesaba katamaz güneşin güzelliğinden,

Öteden gelen birleşmenin sesi,

Son yolculuğunda bile yaşamdan ayrılmaz,

İnsan insana gömülür bir şekilde.


Kurumaya serilmiş bir parça gibi,

İçimizdeki istenci kurutmaya geldik dünyaya.

Geldik mi ya da ipe mi serildik acaba,

Vahşi güneşin önüne sunulduk kurban gibi,

Neydi bizi buharlaştıran umursamazlıktan başka?

İnancımızı silikleştiren şey insan kalıntılarının yaşayan hâlleriydi,

Senin yaşayan hâlindi benim inancım,

O da ölünce artık, son bir arzu kalır geriye;

İnsan insana gömülmek ister bir şekilde.