Bugünün tarihi hiç de önemli bir tarihe benzemiyor. Bir beklenti yaratmıyor görünce. Sanki zamanı değil güzel şeylerin. Hep beklemek mi lazım geleceği; güzel, heyecanlı anları? ‘How to live the best life? How to live the best life!’ çalıyor arka planda. "Simplicity?" diye aklımdan geçiyor. Kırmızı şarap doluca, müzik oynatıcı ve not defteri diye bir reçete özetliyorum kafamda. Pencereden kafamı uzatıp bulutları görüyorum, koyu renkli az önce yağmur yağmış nemli ağaçları. Kapalı havada ne yapılmaz sorusunu düşünüyorum. Fazla geçmeden cevap yine aynı yerden çıkıyor. Kapalı havada her zaman mangal yapılmaz. Jazz müzikle de mangal yapılmaz. Mangal hatıralarının rengini bozabilir kapalı hava etkinliği. Piknikte odun ateşiyle pişirilen etler ve yanlarında içilen kola veya rakı güneşli hava yahut gece karanlığı, dalga sesi ve serin bir yaz rüzgarı ister. Tişört üzerine gömlek ya da deri ceket yeterli olabilmeli, saatlerce sabahlara kadar oturabilmek, dostluk tazeleyebilmek için. İçki bitince biralar ve yanlarında çerezler… Müziği çalanın şarjı bitince bir başkası üzerine kalınan yerden devam eder. Fotoğraf çekilmez bu saatlerde. Gereği yoktur. Sohbet uzayabilir, kiminin uykusu gelebilir. Çeşme aranır, ödev bilinciyle mangal malzemeleri suya tutulup temizlenmiş sayılır. Mangalı getirenin annesi bir kez daha temizleyecektir ertesi günü. O sırada bu çok umursanmaz. Kalan çöpler, yiyecekler hala yanmakta olan mangal ateşine atılarak barbarca kolayca çöplerden kurtulunur. Çıkan kötü yanık kokusunda hoş bile gelir. Sigara istenir, olan paylaşmak zorundadır. Belki mekan değiştirilir. Sahilde uzun yürünür. Anneler merak eder, ararlar. Anneler çocuklarının en mutlu zamanlarında onları merak eder. Anneler çocukları eğlenirken endişelenir. Çocuklar büyüdüğünde ve mutsuzluğa değiştiklerinde anneler o kadar endişelenmez. Mutsuzken insan daha mı güvendedir? Genç yetişkin içer, içki ve sigara içer, canı istemez belki. Çözüm bulamaz, aklına başka şey gelmez içer. Kendi kurduğu hayallerin gerçekleşme ihtimali bile artık tatmin etmez. Ebedi sıkıcılığa, duyarsızlığa, heyecansızlığa, sıradanlığa, kayıtsızlığa ve sinire ve kibre ve korkaklığa birer birer merhaba der. Ölür yavaşça. Nisanda çiçek açan ağacın dalları ne kadar açık yeşil ve parlak olursa olsun umut yeşertmek olanaksızdır içinde, onun gözünde. Kurduğu arabaya binip uzaklaşmak yetmez. Ulaşamadıklarına şimdi sahip olmak; harekete geçmek için, yarını yaşamak için, koşmak nefes almak için değerli bir sebep sayılmaz artık. Çocuk ölür. Kaldığı yerden ruhu bayatlamış yeni hali tamamlar yaşamı. İkinci yarı uzun sürmez. Hatta sürmez. İkinci yarı yoktur. Oyun bitmiş, herkes evlere dağılmış çoktan. Ben, ev ararım.