Günlük hayatımızda yaşamın gereği pek çok kez bilmediğimiz bir ortama gireriz. Prosedürlerin nasıl işlediğini bilmediğimiz ortamlarda her zaman tedirgin olmuşuzdur. Peki böyle zamanlarda hareketlerimizi neye göre şekillendiririz? Elbette gözleme…
Gözlerimizle kısa bir çevre turu yaptıktan sonra pratik olan beynimiz, ortamın kurallarını hemen kavrar. Peki bu gözlem kartı yalnızca bu örnekle mi sınırlıdır? Hayır. İnsanoğlu hiçbir özelliğini kısıtlayacak kadar korumacı değildir. Onu çoğu şeye adapte eder. Mesela moda. Bunu televizyonda mankenlerin ya da takip ettiğimiz insanların üzerinde gördüğümüz kıyafet veya aksesuarların sanki birileri tarafından bedava dağıtılıyormuşçasına sokağa yansımasından anlayabiliriz. Genelde hava atma ve güncel gözükme çabasıyla yapılan ve sokakta gördüğümüz insanların birbirlerine benzemesine sebep olan yine bu gözlem değil midir? Bu saydıklarımıza saç ve sakal kesimlerini de ekleyebiliriz. Bir başka örnek olarak da konuşma üslubunu örnek alalım.
1800’lerin ortasından itibaren Fransızca kullanımı özellikle yüksek kesim arasında artmış ve bir konum göstergesi sayılmıştır. Eksik görünmek istemeyen sosyete kesimi kurdukları cümlelerin içine Fransızca kelimeler sıkıştırarak özel görünmeye çalışmışlardır.
Günümüzdeyse Fransızcanın yerini İngilizce almıştır. Önceden yüksek kesimin özendiği bu heves, zamanın sağladığı değişimin etkisiyle özellikle teknolojik imkânların yaygınlaşmasından dolayı en ücra köşelere kadar rüzgârını götürmüştür. Yine aynı amaç vesilesiyle hava atmak, özel görünmek gayesiyle abartılı ve mantığa sığmayan cümleler kurulmuş, belki de dil yapısının bozulması tehlikesiyle karşı karşıya kalınmıştır. Odaktan sapmadan konuya tekrar bağlanacak olursak, söz konusu olan illaki yabancı kelimeler değildir.
İlgi odağı olduğu görülen bir cümle, daha sonra kullanımı sıklaştırılabilir ya da daha önce kullanımına pek rastlanmayan bir söz kalıbının bir dizi ya da filmde kullanılması, farklı olduğu için bir anda halk arasında yayılmasına neden olabilir? Çünkü ilgi çeker, ilgi çektiği görülür. Gözlem.
Peki başkalarının sonuç aldığı bir hareketi kendine aktaran ve yine aynı ilgiyi gören birinin ileride benzer durumlarda aynı yolu izlemesinin sebebi nedir? Tecrübe.
İnsan gözlemden ibaret olduğu kadar tecrübeden de ibarettir. İkisini ayrı ayrı ele almak belki de imkânsızdır. İlk defa derse giren bir öğretmen nasıl davranacağını nereden bilir? Çünkü en az on altı yıl gözlemlemiştir. Mesleğinin ilerleyen yıllarında davranışlarını şekillendiren şey de işin tecrübe kısmına giriyor. Gözlem tecrübenin sağlayıcısı konumunda, tecrübe de gözlemin istikrarcısı.
Daha önce gözlemleyerek nizamını öğrendiğimiz mekânın bir benzerine gittiğimizde bu sefer tecrübemizi kullanırız. Daha önce kullandığımız kelimeler veya yaptığımız hareketlerin dönütünü gördüğümüzdeyse bir dahakine tecrübeyle tedbir duvarını kaldırırız.
Gözlem ve tecrübe her şeyde olduğu gibi istisnaları olmakla beraber insan zihninin pratikliğinin ana kumandasında gelişimin enerji sağlayıcısı gibidirler.
İnsan aslında bu kadar basit ama karmaşıklaştıran bir varlıktır.
Tanpınarzâde
2020-05-23T00:38:22+03:00Çok teşekkür ederim
Jean Valjean
2020-05-19T18:32:57+03:00Kaleminize sağlık. Çok beğendim.
Esrik
2020-05-19T14:53:21+03:00Emeğinize sağlık, kısa ve öz ifade etmişssiniz.