Filozof olduğumu iddia etmiyorum, bence değilim zaten ama kafamızdaki düşünceleri doğru adrese ulaştıramıyorsak yazmak en iyisi değil midir? Her zamanki gibi istemediğim gibi gittiği için olaylar, bir şeyler yazarken buluyorum kendimi. Neden böyle olduğumu konuşmak bile istemiyorum ya da onun neden böyle olduğunu. O, o. Ben de ben. Bazı sorunların çözümü olmadığını kabullenmek belki de en iyisi. Bazı akşamlar soğuktur ve canın sahlep çeker ama tüm dükkanlar kapalıdır ve sahlep içemezsin. Bunun gibi bir şeydi aslında yaşadıklarım. Ben sadece her akşam sahlep almaya çalışıyorum dükkanların kapandığı saatlerde. Bunu bilerek yapıyor oluyorsun belli bir süre sonra. Bir gün biri dükkanını geç kapatacak umuduyla. Robot olmadığımızı varsayarsak kapatmama olasılığı imkansız değil. Ama yüzdesi? İşte orası tartışılır.
Bir gün yazar olmak ister misin diye sorsalar ilk aklıma gelecek soru parası olurdu. Yani yapabileceğime emin olduğum zaman bunu sorsalar o olurdu. Ve ne derlerse desinler kazanabileceğime inanmazdım. Toplumun bize getirisi… Acımasız olması çabası. İnsanlar bir şeyleri halledebiliyor olduğun için, sana tüm sorumluklarını yıkmaya çalıştıklarını hissettin mi hiç? Benim hayatım biraz öyle. Aslında haksız sayılmazlar. Sevdiğim şeyler için bunu üstlenmek bana keyif veriyor. Gecenin bir vakti işim yokken bir arkadaşımı eve götürmek istemek. Benim açımdan hiç mantıklı gelmiyor. Dışarıdan bakarken mantık çok yüzeysel kalmıyor mu? Sevgilini almak için aynı şeyi teklif etsen insanlara mantıklı gelebilir. Haksızlık değil mi? Bunu ben mi böyle düşünüyorum. İkisi de sevdiğin insan. Basit düşünmek hayat kurtarırmış cümlesine inanlardan oldum. Ama kafamın içi hiç basit düşünmedi. Orası sürekli bir şeyleri kurcaladı. Aslında basit yanları vardı. Hep aynı saatte canı sahlep isterdi. Dükkânların kapandığı saatte. Çünkü eskiden dükkânlar hep açık kalırdı.