Daracık bir camdan yatak odasına vuran kırık güneş yolu. Bıktırmayan haziran. Üç katlı, eski bir pansiyon. Uyanır uyanmaz derince alınan ve diyaframa kadar dokunan nefes. Uykulu, şişkin gözlere çarpan bir avuç su. Zeytin ağaçları. Ihlamur ağaçları. Eski bir balkon. Sabahın haberci, geveze kuşları. Sabahın anaç serinliği. Sabahın mahmur sessizliği. Kahvaltı sofrasına konulan siyah zeytin tabağı. Kahvaltı sofrasında kırılan taze ekmek. Güneşten kızarıp ince ince kokan bodur gül ağaçları. Denizin durgunluğu, denizin erken saat temizliği. Henüz uyanmamış komşu çocuklarının habersizliği. Yeni alınmış gazetenin sıcaklığı. Yeni pişmiş hamur kokusuyla karışan mürekkep kokusu. Çıplak ayakları üşüten mermer soğuğu. Yanmış kolların, yanmış bacakların ürpertisi. Saçlarına karışan, göz kapaklarını hafifleten sakin rüzgâr. Erkenci komşuların evinden gelen belli belirsiz televizyon sesi. Plansız, bomboş bir günün heyecan verici tedirginliği. Huzurun getirdiği ürkeklik. Sebepsiz bir gülme isteği. Ayağa kalktıkça, kımıldadıkça birbirine değen şeyler; eller, kollar, bacaklar. Uzun, korkusuz, özgür, olağan göz gözelikler. Aheste aheste salınan yapraklar. Zaman geçtikçe pişen asfalt. Yeni yapılan yolun balkona varan zift kokusu.

Kafaya mütemadiyen ya çok dar, ya çok bol gelen yazlık şapkalar. Deniz çantasından sarkan havlu. Sırta asılan havlu. Parmak arası terliklerin rahatsızlığı. Çakıl taşlı yolun öğlen vakti kızışı. Rahat şortlar, rahat mayolar. Çıplaklığın özgürlüğü. Yanan kafa tepesi, saçların dakikalar içinde ısınması. Sıcaktan nemlenen kırmızı yanaklar. Sıcaktan nemlenen sırt. Sıcaktan nemlenen boyun. Kısa yolların ucunun illaki devasa denizlere çıkması. Denize yaklaştıkça sevinmek. Denize yaklaştıkça daha da, daha da kesifleşen yosun kokusu. Sonunda varılan kumsal. Bir anlık hevesle aniden çıkarılan terlikler. Pişen ayak tabanları. Ayak tabanı pişince elindeki her şeyi bıraktırıp denize koşturan telaş. Denize değdiği anda ferahlayan ayaklar. Su yükseldikçe ürperen tüyler. Su en sonunda karnına vurduğunda saçına kadar değen elektrik. Bir anlık cesaret.

Deniz. Kulaçlar. Islanan saçlar. Serinleyen suratlar. Çocuksu kahkahalar. Dalıp çıkmak, batıp yüzeye vurmak. Bütün ağırlığını suya bırakmak, denizin üzerinde sırt üstü yatmak. Suya batınca duymayı bırakan kulaklar, denizin uğultusu. Güneşin yarattığı geçici körlük, gözlerini kendini suya teslim edip kapatmak. Savrulmak, suyun seni bir yerlere götürmesi. Bilerek gözlerini açmamak. Meraktan gözlerini açıp dikilmek ve sahile yaklaşmak. Arada bir göz ucuyla sahildeki eşyaları kontrol etmek. En sonunda yorulup denizden çıkmak. Anlık gelen, tatlı üşüme. Havluya sarılıp bir süre beklemek, havluya sarılmış otururken ayaklarını sıcak kuma gömmek. Yersiz acıkan karın. Simitçiler, poğaçacılar. Bozuk paralarla alınan birkaç hamur işi. Kirpiklerinden hamur işlerine damlayan tuzlu su. Geriye doğru yaslanmak ve gökyüzüne, denize, kumsala, insanlara bakmak. Az sonra hafifçe gelen uyku. Güneşe bakarak esnemek. Esnerken güneşi daha az görmek. Daha az görmek. Daha az görmek. Ağırlaşan göz kapakları. Gölgede dalınan masum bir uyku.


Akşam neşesi. İncecik hırkalar. Komşu bahçelerden, balkonlardan gelen kahkaha sesleri. Tabak çanak sesi. Televizyon sesi, çocuk sesi, köpek sesi, kedi sesi, sinek sesi... Sesler. Mangal kokusu. Izgarada yanan lezzetli yemeklerin kokusu. Gayretle yellenen mangal ızgarası. Kaba kaba tüten gri mangal dumanı. İs. Ellere bulaşan is, burnunu kaşırken burnuna bulaşan is. Durduk yere tutan hapşırık krizi. Bol keseden dolan ama yavaş içilen kadehler. Rahatça yapılan yüksek sesli şakalar. Sırasıyla dolan yemek tabakları, mezeler. Köz patlıcanın tadından güzel, iyice karın acıktıran kokusu. Bembeyaz siesta balkon takımlarının akşam içinde dikkat çeken parlaması. Hayvanların sırayla yemek beklemesi. Bir türlü uzaklaşmayan kara sinekler. Yeni alınmış duşun verdiği güven duygusu. Temiz çamaşırların öz güveni. Yoldan geçen çocukların meraklı bakışları. Bisiklet zillerinin sesi. Daha çok tabak çanak sesi. Daha çok çatal bıçak sesi.


Sevgi. Daha çok sevgi. Mimiklere olan sevgi, gamzelere olan sevgi. Cüretkâr şakaların affedilebilirliği. Akşamın sabaha kıyasla bin kere daha cesaret verdiği uzun kahkahalar. Aniden bastıran uykuya dargınlık. Akşam yürüyüşü, kalabalık çarşılar. Genç oğlanlar, genç kızlar. Ortaokul tatillerinin, ilkokul tatillerinin çocuksu neşesi. Lise tatillerinin gidip gelen, afacan huzursuzluğu. Dondurmacılar, takıcılar, bir milyoncular. Bir şey yiyorken yürümenin komik stresi.

Kapkaranlık denizin, hatırlatan, öğreten, fark ettiren ve en nihayetinde sevindiren derinliği. Soğumuş kumlar. Buz gibi suda üşüyen ayaklara yapışan kumlar.

Ay. Yıldızlar. Ne anlattığı söylenmeden tahmin edilen, sevgi dolu, neşeli, kavuşan bakışlar...