insanlar sandığımdan daha kötüymüş... sevginin yıkıcı etkisi büyüsünden çok daha büyükmüş... değişmeye çalışmanın bir anlamı yokmuş... insan değilim, bu yüzden insanların anlam veremediğim hareketlerini sorgulamamın anlamı yokmuş... yanlış olan azizim... bunu yapamıyorum... insanlar... ahhh, nasıl bu kadar basit düşünebiliyorlar? sevgiyi nasıl küçümseyebiliyorlar? birini ayrıldıktan sonra halen sevmeye devam ettiği için nasıl takıntılı bir ruh hastası etiketiyle aşağılayabiliyorlar? aklım almıyor, aklım almıyor Tanrım... seni ve seviyorum iki kelime gibi dursa da her harfinde ayrı bir hikâye var... birine söyleyebilmek, onu gerçekten sevdiğini hissetmek zaten yürek isterken üzerine sırf biz'li bir ilişki bitti diye sanki bir şişeden su boşaltıyormuşçasına kalbinden söküp atmak nasıl... nasıl bir geçerlilik? daha fenası, hemen sonrasında bir başkasını hayatına alabilme teşebbüsünde bulunmak nasıl bir cüretkarlık? bu... bu sizin söylediğiniz gibi dünyanın basit bir düzeni olmamalı, olmamalı... ahhh, nasıl bir cümbüşte düşünceler zihnimde bir bilseniz... birlikte olmamak sevginin genel geçer bir savurmayla yok edilmesi anlamına gelmemeli... "ayrılık sevdaya dahil..." demiyor mu Attila İlhan? eğer bittikten sonra özlemeyeceksen, aramayacaksan, yokluğu canını yakmayacaksa ne anlamı kalır ki birlikteyken söylenen seviyorumların? onca şarkı, şiir, anlamlı tonlarca dize vedalardan sonra alınmamış mı kaleme? gerçekten sanat için mi sanat? acının gözyaşları değil mi satırlar? beş harflik sevginin akabinde eksilen bir harfle tümüyle dört harflik ölüme teslim oluyor benliğim... karanlık bir odada klavyeme dokunuyorum pervasızca... kulağımda "bu aşka sakladım kurşunları..." inim inim inletiyor kalbimdeki sızıyı... zihnimde anlamını inkar etmek istedikçe yankı yapan sesler... dudağımda yarım kalan her cümlemin yerini dolduran ısırıklar... sevgi bir kere bulaşınca hayata, yokluğunda bir hayat kalmıyor geriye... bu nasıl bir güç? bu nasıl bir his? bu nasıl bir acı Tanrım?