Bizzat tanımadığım birisinin “Yeter Artık!” diyerek kendini 7. kattan atıp intihar ettiğini öğrendiğimde düşünmeye başlıyorum yine. İntihar en üzücü ölüm şekli, tabii geride kalanlar için... Yolda yürürken araba çarparak, kavgada bıçaklanarak, kalp krizi geçirerek ölmüyorsun intihar ettiğinde. Yaşadığın tüm acıları, tüm sancıları, tüm güzel anıları da atıyorsun seninle birlikte aşağı o kattan. Ansızın seni bulan ölümü kabullenmek “Alın yazısı, vadesi dolmuş” gibi sözcüklerle kabul edilebilir intihardan farklı olarak. İntihar bir çaresizliktir, yalnızlıktır, kurtulma umududur ölen kişi için. Geride kalanlar içinse büyük ölçüde pişmanlık. Neden konuşmadım? Neden çözemedim? Neden yanında olamadım? Neden sesisini duyamadım? Yaşarken duyuramadığı sessiz çığlıklarını ölürken tek bir haykırış; “Yeter Artık” diyerek duyurur herkese intihar eden kişi. O andan itibaren geride kalanların eline bir el bombası kalır sadece. Her an patlayacak bir el bombası. Şok olanlar patlar o bombayla, uyanık olanlar başkasının kucağına atar, güçlü olanlar ise imha eder o bombayı ve asıl acı çekenler onlardır. Güçlü olmak insanı güçsüzleştirir zamanla, kolay değildir omuzunda onca yükle yaşamak. Çünkü ölen kişi bile en çok ona güvenir ama en çok ona güler. Görüyordur veda ettiği hayatını devam ettirebilen kişiyi ve en çok ona acıyodur yaşadıklarını, yaşayacağını bildiği için... Belki son bir şansı olsa geri döner intihar eden kişi ve sıkı sıkı sarılır ona, yüzünde hafif bir tebessüm ve utangaçlıkla birlikte. Duruşundan ötürü teşekkür eder ve tek bir cümle kurar “El bombasını imha etme bundan sonra...” ve yine de içinden tabutunu sadece onun taşımasını geçirerek sonsuzluğa ayrılır ondan. 

Yaşarken temas edemediğim tüm ölülerin yanında olmak istiyorum. Belki de paylaşamadığımız hayatta son vedamı öldükten sonra onlarla paylaşmış olmak için düşündüklerimin çok az bir kısmını yazabiliyorum onlar sonsuzluğa giderken. Umarım “Yeter Artık!” Demeyeceğiniz bir yaşam sizin olmuştur. Işıklar içinde uyuyun.