16. Ayım...


Yabancısı olduğum bir ülkenin başkentinde elimde bira, eksi iki dereceye rağmen yürüyordum. O anlarda içimi ısıtan nadir şeyler arasında senin gülümsemen yoktu. Belki de hiç olmayacaktı. Bunları düşünürken bir dilenciye rastlamıştım. Bu üstü başı yırtık dilenci bir hayli kötü kokuyordu. Neyse ki yüreği kirli değildi. Bir sigara uzatmıştım. Sıcak bir sohbet başlamıştı. Kendi dilince bana, İngilizce bilip bilmediğimi sormuştu. Karşılık verince karşılığında şu sözler dökülmüştü dilinden; '-''Yaklaşık 3 saattir insanlardan sigara istiyorum, tek olumlu yanıt senden geldi, teşekkür ederim.''


Yabancısı olduğum bir ülkenin başkentinde, ıssızlığın tam da ortasında iki yabancı olarak birbirimizi tanımıştık.