Bir vapur saati gibi kalbim
Atar durur sana, yalnız sana
Gidecekleri yere kadar doluşur insanlar
Onlar iner sen kalırsın yine içimde.
Karaköy’e inerim ardından
O yokuşlu yolların dik sokakların kağıt toplayıcılardından
Kağıtlar dilenirim seni yazmak için
Seni sevişimin eskiliğinde
Dolanırım eskicilerde
Sana gönderemeyeceğim hediyeler birikir durur göğüs kafesimde
Sen bir Üsküdar sokağıysan
Ben gülcü kadınıyım kaldırımlarının
Biraz da evsiz barksız çocukları
Baksan
Atılmış, kokuşmuş, küflenmiş, sertleşmiş
Bir ekmek parçası gibi
Ama sevsen un ufak kalbi.
Yürüsem Ortaköy’den Beşiktaş’a,
Sen olursun ayaklarım.
Kimse görmez
O ağaçlı yol öpüşür mevsimiyle
Bir şeylere yetişmeye çalışan insanların içinde
Bir biz kalırız başıboş, bir biz başı sevdalı
Bu koca şehir yanıltır insanı elbet
Ama şanım aldatmasın seni
Hiçbir şeyim kalmasa bir gün
Bileklik, kolye yapar satarım Sirkeci önlerinde
Yine de aç komam seni
Ellime merdiven dayamış olsam bile
Ne fark eder
Ölmemişsem henüz
Sen, geç kalınmışlık tuzu fazla gelen aşıma
Su kat
Ve içinden ümitsizliklerimi süz
Bitmiş belki de hiç dolmamış bir çay bardağı kalbinin
Yaşanmamışlık kabullenemeyişlerinde
Kelime demeyeyim içine bakmadan boğaza dökülen
Yine de acıtamam hiçbir zerreni
Sussam da cayır cayır acıyarak
Anca boğazından öperim nefesimi tutarak
Hakimiyetim varsa yüreğinde
Ve keşfedilmemiş güzelliklerinin fatihiysem şehrinde
Bırak tüm İstanbul’u yürüyerek gezer gibi
Seveyim seni
Yoksa
Mezar eyleme bana içini
r.ç
2020-07-04T09:25:08+03:00ne kadar hoş bir yorum bu, ne mutlu bana. eksik olmayın...
Muhammed Dalpalta
2020-07-02T20:04:33+03:00Akıcılık, anlam ve kafiye konusunda iyi iş çıkarmışsınız. Kaleminize sağlık.
r.ç
2020-07-01T15:54:36+03:00Teşekkür ederim 🌹