vazgeçtim bu dünyadan diye başlar bir satır.
satır uzanır ve kelimeler tükenir.
doğar bir insan kundakta büyür.
yürür, konuşur ve öğrenir!
bu bir kalem, burada bir kağıt…
ağaçlar var önümde, hepsi yeşil.
bir kuş, kuşlar uçar…
köpek var şurada kirli ve susuz köpek…
bunlar insanlar konuşurlar, koşuştururlar
ve sonunda susar, bir daha asla konuşmazlar!
bina, bina deriz bu kutulara, sıra sıra mezar taşıdır!
karşıda birikmiş bir su var, deniz deriz mavidir.
üstünde ondan bozma bir gök, kuşlar burada uçar.
hepsi bir olunca, işte dünya!
dünya deriz biz insanlar ayak bastığımız bu yere.
ilk nefesimizi burada alırız,
ilk kez burada güler, burada ağlarız.
birini burada severiz, elini ilk kez burada tutarız.
ilk hayalimiz buradadır,
ilk kez kalbimiz burada kırılır.
acıyı burada tadar, sevinçle yenmeyi öğreniriz.
biz insanlar;
komik bir şey görür,
canımız acır,
bir insan düşer,
bir kuş öter,
bir köpek havlar,
bir insan gülümser,
biz insanlar… gülümseriz!
unuturuz biz, unutmayı bile unuturuz!
gülmeyi, ağlamayı en ufak hisleri…
hissizleşince vazgeçeriz biz…
sevgiden, düşünmekten ve gülümsemekten vazgeçeriz!
susarız, öylece bir kenara çekilir
işte dünya! deyip geçiştiririz…