Toplayın boşlukları, bir şeyleri döveceğiz

Ama önce geceyi önümüze gerelim şöyle

Fısıltıdan bozma, sözsüz, sonsuz bir müzik

Aydınlık sönsün

açılsın eser miktarda mazi

ve

şimdiyi hızla sömüren

üç dirhem yarın


Sahnesizler gelsin önce

En diri şair kimse o anlatsın dışarıda kalmayı

Işıksız duvarlar çıksın kınından

Merdivenleri yakalım

Bu aydınlık böyle olmuyor

Ama darılmasınlar,

yoklukları fena değil

Buradan aferin çıkmıyor hiçbir tanrıya


Seyredelim bakalım

Adalet hanginizin ceplerinde

Kim, hangi acıya kaç santim gülüyor

Kimin yumruğu neyin karşısında düşmüş

Kim kendini reddetmiş

Ve ne uğruna?

Haydi silkeleniyoruz

Orası tam da burası

Herkes hırkasını şu köşeye bıraksın

Çıplaklığa övgü değil,

giydirilmişliğe isyan

perdesizliğin türküsü

Başlasın


Mübalağayı bırakalım ama

Kırpalım köşelerini özenli cümlelerin

Dağınık kalsın bu düzen

En gür sesliniz sussun bu konuyu:

Kimdir bu

Düşecek yükseği olmayanlar

Baksanıza en çok onlar endişeli

Söyleyin bakalım

Kim, hangi, ne kadar çıldırmamak için

Ne yazmış?

Okunsun

Kimin açıkta kalan yerleri ağrıyor

Kim neden böyle uzun

nasıl sığamıyor zincirlere


Sonra

Bir şiir kaç çatı

Kaç çatısızlık bir şiir

Yetkilisi kimse söylesin

Kim, hangi yangında bükmüş bedenini

Ama dur,

hayır

Öyle değil

Yazabilmek için

bilekten önce belin bükülmesi gerekir


Bu slogan gidip de duramayanlara:

Dizler ancak yol görmediyse pürüzsüzdür


Burada elleri hafifçe indirelim

Aynaları az önce kırdı en görünmezimiz

Bakın

Tüm parıltılar döküldü

düğümsüzlük çözüldü

Biri sustu yine, utanmayı bıraksın


Bir adım beş adım mütemadi kahkaha

Olacak

Hey, yok öyle yağma

Sırayı bozmuyoruz

Herkesi titretecek itiraf vakti


En âmâmız kimse o çıksın öne

Sendelesin, ziyanı yok

Tebessümler dürülüdür

Çıt çıkarmayız

Hem giriş tabelasını okumadınız mı?

Burada

En çok avcıyken düşene gülünür.